Ey Türk Gençliği naaber? Dakika bir, sana hemen bir görev veriyorum. Birinci görevin, Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve savunmaktır... Savunmasan da olsun, sonuçta karnın açtır, üniversitede uygun fiyata yemek yiyemiyorsundur, dersin vardır, manitan yoktur. Polis copluyordur, internetin kesiktir, açık olan hâli de sansürlüdür. Ayrıca adalete filan da inancın yoktur. Paran beş kuruş etmiyordur. Genç olmana rağmen yabancı ülkeleri bırak, kendi ülkeni bile istediğin gibi dolaşamıyorsundur. Zaten gittiğin birçok yerde saçın uzun, eteğin kısa, kulağında küpe var, çiklet çiğniyorsun, herkes yemek yemezken su içiyorsun diye rahat da edemiyorsundur.

Ya demin sana bi görev vermiştik ama şimdi diyeceksin ki ‘Abisi beni yönetenler kendi ülkemi, kendi cumhuriyetimi koruyamıyor, o iş de bana mı kitlendi?’ evet genco kardeşim maalesef o iş sende. Senden önceki daha az apolitik olan ama interneti filan bilmeyen mayalı tayfa bi işe yaramadı. Bundan böyle memleketi kurtaracak birileri varsa o da sizsiniz. Maalesef gençsiniz, daha enerjiniz var. Metrobüste ayakta da durursun sen.

Bak genç kardeşim. Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. Ha diyeceksin ki biz fakiriz, acayip acayip tipler de acayip acayip zengin. Arkadaşlarımız kötü düşünceler içinde, bazıları gencecik hayatlarına kıyıyor. Tadın kaçıyor haliyle... Gelecekte olmasa bile şu anda seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır. Bunlara da düşman demek de çok acayip. Sözde senin iyiliğini düşünen insanlar ama hiçbir alakaları yok. Paso tek düşündükleri şey birbirlerini daha da zengin etmek. Ya diyeceksin ki ‘Zengin ettiler de yani o parayla bari bi şey yapsalar... Hepsi çekyat gibi giyiniyor, her şeyi altın kapladıkları zaman kaliteli zannediyor’... Evet, maalesef öyle.

Bir gün, bağımsızlık ve cumhuriyeti savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için içinde bulunacağın durumun olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin diyecektim ama bence bir düşün. Çünkü bugün bir Tivit atsan, kimsenin artık kullanmadığı Feysbuk’ta bir paylaşım yapsan hop kapına geliyorlar. Milletin milyonlarca liralık (Sarı öfke deyişiyle trilyonlarca liralık) vergi borçlarını tek kalemde silenler, senin KYK’nı ödemeni istiyor, içtiğinden de yediğinden de deli gibi vergi alıyor...

Bu olanak ve koşullar hiç uygun olmayan bir durumda kendini gösterebilir. Mesela sen daha gençliğinin baharındayken... Mesela en sevdiğin arkadaşlarınla tatil yapmak isterken, mesela evde oturup bilgisayar oynamak isterken. Bağımsızlık ve cumhuriyetini yıkmak isteyecek bireyler, dünya tarihinde benzeri görülmemiş bir galibiyetin, bir gücün temsilcisi olabilirler. –Ki değiller, alakaları yok. Tam aç gözlü, vizyonsuz ve bilimsiz tayfa-...

Zorla veya hile ile kutsal yurdun bütün şehirleri teslim alınmış, bütün işletmeleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesi işgal edilmiş olabilir. Özelleştirme filan da olabilir... Hatta şöyle diyeyim, zorla filan da değil bildiğin ‘Cebimizden para çıkmadı’ bahanesiyle, saçma sapan köprü, esen yerde havaalanı filan yapıp bir de onlara geçiş garantisi verip milletin cebine vakumu dayıyorlar. Yani tamamen kurallarına uygun. Çünkü günümüz kılıfına uydurma zamanı. Eskidenmiş öyle zorla morla bir şeyler yapmak...

Bütün bu koşullardan daha acıklı ve korkunç olanı ise, ülkede iktidara sahip olanlar gaflet, sapkınlık ve hatta ihanet içinde olabilirler. (Hiç öyle şey olur mu canııııım, sadece Diyanet’in bütçesi biraz kabarık, bir de gizli ödenek var, onun ne olduğunu pek kimseler bilmiyor)...

Hatta bu iktidar sahipleri kişisel çıkarlarını, işgalcilerin siyasi amaçlarıyla birleştirerek düşmanla işbirliği yapabilirler. Ulus, yoksulluk ve sıkıntı içinde ezik ve bitkin düşmüş olabilir... Yok öyle şey de olmaz ama Katar’a Kanal İstanbul yolundan arsa filan işi çözülebilir. Sonuçta burada şirket açmışlar, sonra da arazi satın almışlar, nedir yani?

İşte bu durum ve koşullar içinde bile görevin ortada.

Muhtaç olduğun güç, gençliğinde mevcuttur. Öptüm kib.