Gençlik çoğu kişi için hayatta geçici bir dönem. Bebetoluk, ergenlik ve gençlik, sonra orta yaşlılık, emekli staylalılık, yaşlılık, dede stayla bir dönem, sonra da rahmet stayla dediğimiz toprak üstü az organik…

Bazıları için ise bir ruh hali sanırım. Gençliği yaşlıları inceleyerek de anlamaya çalışabiliriz. Yaşlılar çok hareket etmek istemez, yaşlılar ses sevmez, yaşlılar yeni müzik dinlemez, yaşlılar her şeyi yiyemez ama buna rağmen daha sabırlı, daha sakin, daha akılcı, daha sağduyulu kararlar alabilir, hiç bilmediğiniz güzel yemekleri yapabilir, gezmelik görmelik yerleri ya da hiç okumadığınız kitaplardaki güzellikleri bilebilirler. En hımhım yaşlı bile bir noktada nefis bir yol gösterici olabilir. Yaşlılar genelde biraz daha heyecansızdır mesela. Zaten kalpleri de dayanmayabilir bu heyecana. İşte gençler de genelde yaşlıların tam tersi gibi davranır. Bu fiziksel fark.

***

Genç zihin meraklı olur, yeni şeylere bakmak ister, insanlar ne konuşuyor merak eder, gözü sağa sola kayar, iyi karar veremez, istediği olsun ister, hatalarından ders almaz ama daha çok hata yapar, her şeyi denemeye hazırdır.

Eğer televizyonda denk geldiğiniz bir pop parçasına “Bu ne ya, ne hale geldi müzik denilen şey” diyorsanız, kusura bakmayın ruhunuz yaşlanıyor. Evet tabii ki beğenmeyeceksiniz ama kızmayın, merak edin, olayı neymiş diye düşünün. “Millet bunun nesini seviyor ya!” değil “Millet bunun nesini seviyor acaba?” deyin. Zararı yok.

Gençliğime komutlar verebilsem, “Sevdiğin şeyin üzerine biraz daha git” derdim. Gençlik yıllarımda ben de tam bir maldım ama. Hiçbir şey yapmak istemiyordum. Okula gidiyordum, bazı dersler ilgimi çekiyordu ama hep başka bi şey yapmak istiyordum. Davul çaldım orada burada sürekli, arada gazetelere gittim, yazı mazı bi şeyler yazmak istiyordum. Neden yazmak istediğimi de bilmiyorum. Hala da bilmiyorum ama eğlenceli geliyordu. Okuduklarımdan sıkılıyordum, daha eğlenceli, daha anlamlı daha ilham veren şeyler görmek istiyordum. Ne iş olsa yazdım. Yazmayı çok seviyordum. Yazarken müzik de dinleyebiliyordum. Okulu uzattıkça uzattım, 9 yıl oldu mimarlık. Artık bazı hocalar benden yaşça küçüktü. Hiçbir zaman “Ya şu iş olsa da yapsam” demedim. Aslında bence sizin böyle bir imkânınız varsa yapın. Kendinizi az da olsa odaklayın bi şeye. Diğerleri de gelir yanında.

***

Gençliğimde deli gibi bilgisayar oynadım. Sonunda çocukluğumdaki yavaş bilgisayarlar gitmiş, yerine 383dx, 486 ve Pentium işlemciler gelmişti. Televizyondan, 14 inç monitöre, oradan 17, 19 derken şu anda karşımda eski televizyonumdan daha büyük bir monitöre bakıyorum. Hala bilgisayar oynuyorum. Oyunlar iyidir. Çoğu yeni yapım Holivud filminden daha iyi senaryoya sahip oluyorlar en basitinden.

Bakabildiğim her şeye baktım gençken. Arabalarla, uçaklarla, bilimle, fizikle ilgilendim okulumu okuyacağıma. Başka üniversitelerde derslere girdim, kendi okulumda derse gireceğime. O yıllar gerek davulculuk gerekse derslere kaynamacılık sayesinde Boğaziçi Üniversitesi’nde o kadar dolaşıyordum ki, beni B.Ü öğrencisi zannediyorlardı. Merak ettiğim şeylerin de sonuna kadar gitmedim nedense. Hep başka bir şeyi merak ettim. Hâlâ da öyle neredeyse. Hep kafam karışık, hep yeni bir şeyi görme heyecanıyla dolu.

Genç olmak bi noktada bir tutum. Tanıdığım çoğu yazar, çizer ya da karikatürist bi kere kafadan psikolojik deli. Onun dışında hepsinin de gözü pezevenk taşı gibi parlıyor. Kafa durmuyor demek ki. Kafayı oynak, ayağı toynak tutmakta fayda var.

***

Gençliğimde olduğum gibi hâlâ disiplinsizim. Biraz disipline girer gibi oldum bi aralar ama sonra yine yaydım. İşe gitmek istemedim, işyerlerini sevmedim ama en yakın arkadaşlarım hep oralardan çıktı nedense. Çalıştığım yerde mutlu olmak istedim. İmkânım varsa kendi kendime takılayım istedim nedense hep.

Şimdi biraz gençliğimin bazı karakteristik davranışlarından kurtulmaya çalışıyorum. İyi de hissediyorum. Hem daha disiplinli hem de daha enerjik olmak mümkün. Vücuduma zarar vermek istemiyorum, artık uzun yolda yanımdaki tek yol arkadaşım o benim.

İnceden yaşlanıyor muyum dedim kendi kendime? Saçlar gitmiş keltoş bi şekilde giderek tipim de Münir Özkul’a dönmeye başlıyor zaten. Oysa korkacak bir şey yok. Herkesin kurtuluşu kendi içinde. Ne yapmak istiyorum? Hala karar verebilirim, geç kalmış sayılmaz.

Gençliğin birikmiş sorumsuzluğu şimdi kıçıma yapışacak. Siz kendinizde buna izin vermeyin. Umudunuzu iyi bir yerde saklayın, hiç kaybetmeyin. Güzel günleriniz geriden de olsa gelecek.

Her şey zamanında güzel.