Haklarını teslim edelim; iktidar partileri ve onların yazarları kendileri için bir varlık yokluk meselesi olduğunu gittikçe derinden hissettikleri seçim yaklaştıkça gereğini yapıyorlar. Hem de ne yapma!

Benim derdim muhalefetin gereğini yapıp yapmadığı; bu seçim hepimizin köprüden önceki son çıkışı olduğu için asıl bizim gereğini yapmamız, ama “bey”lerin bu konudaki canhıraş çabasına da şapka çıkarmadan geçmeyeyim.

Vallahi artık köşenden gereğini yapacaksın” diye sorumluluğu hatırlatılan, muhalefetten en iyi kulis alan, iktidar yanlısı “muhalefetolog” dün gereğini yine çok güzel yapmış, 6’lı Masa’yı ikiye bölmüş, hem CHP ile İYİ Parti’yi bir meydan muharebesine sokmuş hem de CHP içinde kanlı kavgalar başlatmıştı. Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu ve Yavaş, hatta Lütfü SavaşAday ben olacağım” diye birbirlerine dalıyor, Akşener de ateşi harlıyordu!

Varlık-Yokluk meselesi denilen seçime giderken, iktidar açısından yapılması zorunlu “birinci gerek”, tam da yukarıda anlatılan gibi muhalefet masalarını ikiye, üçe bölmek ve aynı masada olanlarla farklı masalarda olanları birbiriyle çatıştırmak.

***

İktidar için olası bir seçim başarısının en garanti yolu bu! Muhalefet dağınık hatta birbiriyle çatışmalı bir görüntü verirse, vatandaşın güveni yitecek ve yeni oluşmakta olan pamuk ipliğine bağlı destek eriyecek.

Bu net!

O halde, farklı vurgular ve farklı bir sıralamayla da olsa hepsi de rejim, cumhuriyet, demokrasi, hukuk, özgürlük, aş, iş diyen muhalefetin yapması gereken “birinci gerek” oluşmuş masalar içinde ve farklı masalar arasında asla çatışma görüntüsü vermemek. Bundan sonraki süreçte artık mutlaka ortak hedefe kilitlenmek şartken, birbirlerine karşı atacakları tek bir adım bile varlık-yokluk dengesini yokluktan yana bozar.

İktidarın yapması zorunlu “ikinci gerek” yeni bir hikâye yaratmak. Kendisinden uzaklaşan seçmeni etrafına toplayacak bir yeni hikâye… Seçim yaklaştıkça bu çaba yoğunlaştı. İçeride ve dışarıda iki koldan yaratılmaya çalışılan hikâyenin etkisi asla küçümsenmemeli!

***

İçeride bir numaralı sorunun ekonomi olduğunun farkındalar; dışarıdan taşıma paralarla, asgari ücreti yükseltip destek paketlerini çoğaltarak, epeydir ağlattıkları EYT’lileri gülümsetip kamuya personel alımlarını hızlandırarak seçime doğru görece olumlu bir hava yaratma çabasındalar.

Muhalefetin buna karşı “yapılması gereken”i, yaşadığı derin yoksulluğu ve yıkıcı ekonomik sorunları unutması olanaksız seçmene umut olacak, onu ikna edecek somut önerilerle çıkmak ve bunu kampanyanın belkemiği yaparak bu noktada muğlaklık yaratacak tartışmalara girmemek.

İktidarın yaratmaya çalıştığı yeni hikâyenin ikinci ayağını dış politika oluşturuyor. Rusya-Ukrayna savaşında izlediği “dengeli politika” ve bunun Batı ile ilişkilerine yarattığı fırsatlarla “dünya lideri” imajı parlatılıyor.

Çatışmadan bıkmış kitlelere, derece keskin bir U dönüşü ile Sisi’den sonra Esad’a da uzanacak bir barış hikâyesi anlatılacak.

***

Kuşkusuz, insanımız “ağa ile maraba”yı bilir ve madem aynı noktaya gelecektik biz bunları neden yedik diye sorar, ki U dönüşlerini başarı hikayesi olarak satmanın zorluğu burada.

Bu noktada muhalefetin yapması gereken de belli, net bir barış ve dostluk çizgisi. Ülkenin çıkarlarını tavizsiz savunurken, başka ülke topraklarında macera aramamak. Yurtta sulh dünyada sulh ilkesinin alıcısı her hikâyeden çoktur.

Ortak anayasa değişiklikleri de açıklandıktan sonra, artık zaman kaybetmeden ortak hedefe doğru kitleleri de kapsayan somut etkinlikler gerek.

Gereğini yapmak”tan geri kalırsak, atı alan yine Üsküdar’ı geçer!