Geçtiğimiz Cuma günü Sağlık Bakanı’yla görüştük.

Geçtiğimiz Cuma günü Sağlık Bakanı’yla görüştük.

Her ne kadar “samimi bir havada” geçiyormuş gibi görünse de her iki tarafın da kendi söylemlerini tekrarladığı bir görüşmeydi.

Bana en ilginç gelen…

Sağlık Bakanı’nın, hekimlerin (ve bütün sağlık çalışanlarının) duygu durumlarını görmezden gelmesi oldu.

Konuşma sırasında hekimlerin tepkili olduklarını söylediğimizde “bazı hekimler” diye düzeltip bu bazıların yarıdan fazlası da olabileceğini söylese de…

Geçen ay Ankara’da yapılan Çok Ses Tek Yürek Mitingi’ne katılanların yarıdan çoğunun doktor olduğunu kesinlikle kabul etmedi.

Söylediklerine inanmış görünüyordu… Ya da bir nevi “wishfull thinking” durumu.

***

Oysa…

Sağlık “Reformu”nun tedirgin etmediği, endişelendirmediği neredeyse tek bir sağlık çalışanı bile kalmadı.

Eskiden hastane toplantılarına gittiğimizde anlattıklarımızı kuşkuyla karşılayan, hatta yer yer itiraz eden sağlıkçılar…

Şimdi bizden önce anlatıyorlar… Bütün bu yaşananların ardındaki dinamiğin sağlıkta özelleştirme olduğunu.

Aile hekimliğiyle birlikte yirmi bini aşkın hekimin sözleşmeli statüye geçirilmesi…

Tam Gün uygulamasının, hekim ücretlerinde kalıcı bir düzenleme yapılmadan dayatılması…

Bütün bunlar yaşanırken özel hastaneciliğin hızla büyümesi…

Tablonun görünürlüğünü iyice arttırdı.

İşte, sağlıkçıların 18-19 Nisan günlerinde yapacakları GöREVin zemininde bu yaşananlar yatıyor.

***

Sağlıkçılar AKP’nin sağlık politikalarına karşı her zaman tepkili oldular.

En katılımlısı 5 Kasım 2003’te olmak üzere birçok defa da üretimden gelen güçlerini kullanıp GöREVe çıktılar.

Bu seferki eylemin de çok katılımlı olacağı görülüyor.

Siyaseten AKP’yi destekleyenler de dahil bütün sağlık çalışanları eylemin gerekliliğine inanıyor.

Ancak bazılarının bir endişesi var… Basılmamış kitabı toplatanlar acaba bize bir şey yapar mı endişesi.

Nitekim Ankara’da bir başhekim durumdan vazife çıkarıp geçen hafta kliniklere yazı göndermiş… Eyleme katılacakların listesini istemiş.

***

Amirimi merakta bırakmamak için listeyi açıklıyorum.

GöREVe…

Hastaları puana dönüştüren performansa dayalı ücretlendirmeye itiraz eden profesörler, doçentler…

Otuz üç saat aralıksız çalışmaya isyan eden asistanlar…

Mesleki geleceklerinin ellerinden gittiğini gören uzman hekimler…

Aile sağlığı, toplum sağlığı merkezlerinde, kurum hekimliklerinde bin bir dertle boğuşan pratisyen hekimler…

Sonra…

Diş hekimleri, hemşireler, ebeler, eczacılar, radyoloji teknisyenleri, laborantlar, psikologlar…

Dahası…

Hastanelerin en ağır işlerini yapıp üstelik insan yerine konulmayan, her sözleşme dönemini işten çıkarılma tehdidiyle yaşayan taşeron işçiler…

Kısacası…

İş Güvencesi, Gelir Güvencesi, Can Güvencesi, Mesleki Bağımsızlık talep eden…

Topluma eşit, ücretsiz, nitelikli sağlık hizmeti sunmak isteyen…

Tekmil sağlıkçı sınıfı katılacak, amirim.

Üstüne bir de…

Her muayene olduklarında devlet hastanelerinde sekiz, özel hastanelerde on beş lira “katılım payı”… Üzerine bir de “ilave ücret”  ödemekten bıkmış…

Sağlıktaki “Reform”umuzun foyasını anlamış hastalar da katılacakmış, amirim.

Hep birlik olmuş… Sağdan soldan geleceklermiş, amirim.

GöREV günleri ne yapacağız, nereye saklanacağız amirim?

Alo, alo…

Orda mısın, amirim?

 

Not: GöREV hazırlıkları nedeniyle yazıyı dün yetiştiremedim. Gelecek haftaki yazı da GöREV nedeniyle gecikebilir. Özürlerimin peşinen kabulü ricasıyla.