Giresun’daki sel felaketinin ardından admin Giresun’da… Binlerce insan yan yana durdu, havadan tebaya atılan keyif çaylarını kapıştı…

Aynı camilerin önünde beslenen güvercinler gibi. Bir lokma darı için, bir yudum çay için…

Korona var aman korona var ya… Korona yayılmasın diye 81 kişi Anıtkabir’de slogan attı. Şansa bakın ki kimse de o sloganlar atılırken “Ya ne yapıyorsunuz?” demedi. Mezarlıkta slogan atmak, gerçekten hoş bir davranış herhalde. Bizim mesela bayramlarda mezarlıklarla filan hep slogan atılır. O yüzden herhalde Anıtkabir’de olan hiç kimse “Ya ne diyorsunuz arkadaşlar?” bile demedi. Oysaki orada beğenmediği eleştirilere, ‘dikkat et yakalanma’ diye mesaj atan içişleri bakanımız var… E ama içişleri bakanı söz konusu bireyi korudu mu? Evet, korudu, bunun üzerine durumu belirten milletvekiline tehditli tivit attı. Gecesinde de vekili yakaladılar zaten. Dikkat etsen de etmesen de içişleri bakanı bu… Daha birkaç yıl öncesinde neler neler diyordu? Şimdi neler diyor? Neyse ya…

Bilim kurulu da tatilde herhalde. Bilim kurulu bu yaz Kaş’ı tercih etmiş. Kaş Kamping’in girişi 60 lira olduğu için oraya gidememişler. Mavi’nin önünde midye dolma gömüyormuş bilim kurulu… 30 Ağustos günü kutlamaları iptal eden bulaşma riski, bir gün sonra Giresun’da buluşmaktan vazgeçmiş. Giresun’da herhalde çok kalabalık olduğu için Kovid Giresun’daki mitinge gidememiş. Neyse ki haremlik seramlık yapılmış. Kovid kadından erkeğe, erkekten kadına bulaşıyor ya, o yüzden herhalde… Giresun’da atılan zevk çayı belki de Kovid’e iyi geliyordur. Ha keyif ha zevk… Bir de hediye diye atılıyor, güvercin yemler gibi atılıyor. “Çay atın bana, Allah’ını seven üzerime çay atsın” diyen vatandaşlar kafalarına neler neler atıldı da kaptılar?

Bakın havadan vatandaşa bir şeyler atmak Manisa’dan çıkan bir gelenek. Zamanında mesir atılırdı, kimse laf etmezdi. Şimdi bir keyif çayını çok görüyoruz.

İşin güzel tarafı da Giresun’da yıkılan alt üst olan dere yatağının yerine hoppacık, aniden aynısını yapmışlar. Yağdanlık yazarlar da “İste devlet” diye övgü tivitleri atıyor. Yahu cicikuş, aynı hatayı sonucunu bile bile yapmak nedir? Aynştayn’ın öyle bir lafı vardı… Hah şunu gibi: “Herkes hata yapar ama hayattaki en büyük ahmaklar aynı hataları yapıp farklı sonuçları bekleyenlerdir.”

Şimdi gelelim cahilliğin faydalarına… Memleket öyle güzel bir cehalet yaptı ki, artık baştakiler “Gerçek kötüler” gibi. Kötüleri koruyor, kötülüğü yüceltiyor. Görevi vatandaşının hayatını korumak olan memurlar bile vatandaşını tehdit ediyor. Tecavüzcüler, katiller, hırsızlar, ahlaksızlar, yolsuzlar, kadın katilleri sistematik bir biçimde korunuyor. Bu artık ileri kötülük…

Ayrıca bununla da kalmıyoruz, cahillikten besleniyoruz. Kafamızı kuma gömmeyi ve cahil kalmayı da çok seviyoruz. Kafalara çay ata ata ilerliyoruz. Çaylara da kafa atıyoruz gerektiğinde. Tarihi eserleri filan da yok etmeyi çok seviyoruz. Tüm dünyadaki cahiller gibi. Cahilliğin evrenselliğini savunuyoruz adeta. Zaten yabancı dilimiz yok. Gerekirse internette hakkımızda olumsuz şeyler yazan sitelere karşı fikirle, bilinçle dert anlatmak yerine yasaklama yoluna gidiyoruz. Yasaklaya yasaklaya bir noktada kendimizi de kendimize yasaklayacağız o olacak. Gerekirse Kovid’i de tutuklu olarak binlerce günün üzerinde gözaltında tutarız. Gerekirse bir araba kendimize, iki buçuk araba da devletimize alırız, bir lokma yerken 3 lokma da devlete yediririz. Onlar nasıl olsa yemeyi iyi biliyor. Musluklarından altın akmıyor ama altın musluklarla tasarruf muhabbeti yapıyoruz. Devlet büyüklerimin altın musluğu olmayacak mı ya? Benim arabam yokken tekmil tayfa s500 Mercedes’e binmesin mi? Milli eğitimden sorunlu bakanımız “Asıl dert öğretmenlerde, çok para alıyorlar” diyebiliyorsa, biz cehaleti kalplerimize adeta bir Tarkan parçası gibi mühürlemişiz.

Gelin bugün de bilimi reddedelim, birbirimizin kafasına çay atalım. Çaydan gelen çaya döner. Ülkemiz en iyi ülke, en süperiz, aç değiliz, o guruldayan karnımız değil, hayır ağlamıyorum, gözüme çay kaçtı.