Evet son voliler, kapatıyoruz. Son rüşvoları, son sakalları, son kupon arsaları çözelim, son sahilleri imara açalım, son yalanları sıkalım… 20 küsur yıldır memleketin en güzel lokantasına çöküp yiyip içip, hesap ödemeyen tayfa için son vakumlar. Emebileceğiniz kadar emin, yiyebileceğiniz kadar yiyin efendiler. Dövebileceğiniz kadar dövün, öğrencisini, öğretmenini, emeklisini, haksızlığa uğrayanları, çoluğunu çocuğunu kaybedenleri dövebildiğiniz kadar dövün. Dayağa alıştık zaten. Vurun kardeşim son fiskeler bunlar. IŞİD bombalaması sonucu hayatını kaybedenleri anmaya çalışanları da unutmayın. Hepsine iyice vurun, vurdukça daha da güçleniyor ezilenler. Ezdikçe ezin bakalım.

***

Altlarınızdan, o yumuşak basenlerinizi ısıtan lüks makam araçlarınızla, sonu gelmek bilmeyen görgüsüz konvoylarınızla son çakarlarınız çakın, son kez iyice gazlayın. Çünkü yolun sonu geliyor. Son bütçelerinizi de artırın hiçbir işe yaramayan kara delik gibi milletin parasını emen anlamsız kurumlarınıza.

Son geçiş garantilerinizi verin köprülere, son yolcu garantili uçuş yapılmayan hava limanlarını kilitleyin milletin cebine. Son çileler çektireceğiniz bu gariban halka. Haydi hep birlikte gençlerin son umutlarını yok edin, nasıl olsa hayattayız. Hayat varsa umut var, bunu unutmayın. Son yalanlarınızı sıkın üzerimize. Artık 12 yaşındaki çocuklar bile ülkeyi yönetenlerden daha mantıklı, daha bilinçli ekonomiye karşı. Son keyiflerinizi yapın, son şatafatlı yemeklerinizi yiyin, iyice yiyin. Tıksırana kadar, aksırana kadar doldurun millerinizi. Lokmanız bitmeden ağzınıza yeni lokma atın, ballı börekleri, ejderhalı meyvelerinizi, en pahalı hurmalarınızı iyice yiyin. Halk markete, bakkala gittiğinde beyaz peynire, yağa, ete, süte hasretken son gösterişli günlerinizi yaşayın… Halkımızın son iyi niyetleri de sömürün, son palavralarınızla son garibanların da hayatlarını karartın.

***

Ölmeyince hâlâ umut var. Zombi gibi yaşamaya alıştırdığınız bu topluma son ihanetlerini güzelce yapın. Son tersaneleri, son fabrikaları, son dereleri satın satabildiğinizce. Lüks içindeki makam odalarınıza son gizli duşa kabinlerinizi, son varaklarınızı kaplatın. Son dinozorları satın, son ballı ihalelerinizi dağıtın. Liyakatsiz son akrabalarınızı da yerleştirin hem de en vasıfsızlarından bulun ki iyice sırıtsınlar ait olmadıkları o koltuklarda. Son mafyacılıklarınızı da oynayın. Son hurda gemileri de Venezuela’dan Türkiye’ye römorkörlerle getirin, dünyanın bir ucundan diğer ucuna bir hurda neden gelir, onu da siz daha iyi bilirsiniz. Son trafiklerinizi de yapın, çünkü ileride çevirme var. Hem de kuzu çevirme. Kuzu dedim ama lafın gelişi, kuzulara da yazık ama kuzuların sessizliği sona eriyor. Son çocuklarınız da alsın en lüks spor arabalarını aman eksik kalmasınlar. Depoyu dolduramayan halkınızın yanından çakarlarıyla gazlayarak geçsinler. Çünkü kuzu çevirme var. Kuzular çevirmeye geliyor.

***

Lokantaya çöktünüz, yıllarca yedikçe yediniz. Şimdi asgari ücretle evine ekmek götürmeye çalışan, yıllardır sırtına çıkıp, cebine tebelleş olduğunuz o garson, şimdi hesabı getirecek. Hayatınızda hiçbir şeye para vermediğiniz, hiçbir yediğinizi ödemediğiniz için masanızda “Hesap lütfen” demeyi bilen bile kalmamış. Hepiniz birbirinize “İyi yedik vallahi”, “Çok da güzel yedik” filan derken hesap gelecek. Tabii bu işin ruhunda var. Çakallık yaparak oturduğunuz masalar da çakal dolu. Siz hesaba avel avel bakarken arada masadan “Ben bir lavaboya gideyim” diyerek kaçanlar olacak. Onlar aynen topuklarken siz elinizde adisyon, bir elinizde hesap makinesi hesabı kaça böleceğinizi tartışmaya düşeceksiniz. Kimse artık “Vallahi bırak ben ödeyeyim” demeyecek masanızda. Restoran kapandı, çalışanlar sizi bekliyor. Artık yerleri mi paspaslarsınız, yoksa birkaç yıl boyunca bulaşıkları mı yıkarsınız, orası size kalmış.

Şimdi yavaş yavaş o masadan ve halkın tepesinden kalkın.