Hafta başında otoriter sağ popülist liderlerin birer ikişer gitmekte olduğundan bahisle “Gitti, gitmekte olan” demiştim. Baba Trump, evlat Bolsonaro, sonra kuzenler Slovenya’da Janez Jansa, Filipinler’de Rodrigo Duterte, Sri Lanka’dan Gotabaya Rajapaksa farklı koşullarda ve farklı biçimlerde olsa da gittiler…

Tony Blair Enstitüsü’nün, ilerici ve merkezci adayların kazandığı seçimlere işaret ederek, 2022’de dünyadaki popülist lider sayısı son 20 yılın en düşüğüne geriledi dediği araştırması, Türkiye’deki seçimin bir popülist liderin yarıştığı en büyük seçim olduğunu söylüyor. Ve ekliyor: “Bu, popülizme karşı senaryoların sınandığı en önemli test olacak, çünkü şu an iktidardaki popülist liderler arasında seçimleri kendi lehine manipüle etmeye en isteklisi Erdoğan.

Araştırma, ekonomik sıkıntılara ve enflasyona işaret ederek “Bu da Erdoğan’ı Haziran 2023 seçimleri için ciddi bir tehlikeye sokuyor” diye de ekliyor.

Erdoğan’ın seçimi manipüle etme konusunda “en istekli” olduğu söylenirken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İmamoğlu konusunda değinilmemiş, olasılıkla rapor hazırlanırken gündemde olmadığından.

Muhalefete ilişkin saptamaları da şöyle: Ekonomik çalkantıya rağmen anketlerde Erdoğan ve AKP hala önde. Muhalefet bir Millet ittifakı oluşturdu ama henüz adayları belli değil ve bu ittifak HDP ile solu dışarıda bırakıyor. Erdoğan’a karşı tek adayı destekleme isteği olsa da Millet İttifakı’nın milliyetçi unsurları ile Kürtler arasında da bir gerilim var.

Bu saptamalar bir uyarıyla bitiyor: “İtalyan ve İsrail solunun kaderinden kaçınmak için bu farklılıkları aşmanın bir yolunu bulmaları gerekir.

İmamoğlu’nun görevden alınıp yerine bir kayyım atanacağı duyumları başta CHP olmak üzere muhalefeti ateşledi gibi. Bu iyi!

En uzun toplantısında 6’lı Masa da dağılacak heveslerini boşa çıkaran bir uyumla seçime tek adayla gideceklerini vurgulayan kararlar aldı.

Onlar seçimi 6 Nisan’dan önce istiyorlar, Erdoğan da “mevsim şartlarını dikkate alarak” öne çekebileceklerini söyledi. Yani, seçimlere 3-4 ay kaldı. Artık, İmamoğlu hakkında ne karar alınırsa alınsın muhalefetin bir an önce ve olabildiğince bir arada İmamoğlu’nun sözünü ettiği yürüyüşe başlaması şart. 6’lısı ve diğerleriyle aynı hedefe ilerleyerek!

Bunun mevsimi falan da yok, her mevsim yürünür ve şimdi yürünmezse bir daha yürüyecek mevsim zor bulunur! Mandela’nın dediği gibi, “zaman doğru olanı yapmak için her zaman olgundur” ve illa da kayyımı beklemek gerekmez.

Kılıçdaroğlu, belediyeye çökmek ve seçime İstanbul’un kaynaklarını kullanarak girmek için işi kayyım atamaya kadar götürmek istiyorlar dedi. Bu yapılırsa, demokrasi katledilmiş olacak ve cehennemin kapısı açılacak!

Bu yapılırsa, İmamoğlu da “gök kubbeyi başlarına yıkmak” için, tüm Türkiye’yi mahalle mahalle, cadde cadde, sokak sokak dolaşacak!

Doğru olan” için “uygun zaman” beklenirken, atı alan Üsküdar’ı geçiyor! İstanbul’dan önce de çok yere çöküldü. İşte, tam seçim öncesi HDP’nin hesapları bloke edildi. Halkın iradesi kaç kez hiçe sayıldı ve demokrasi kaç kez katledildi. Ne hukuk ne adalet kaldı. Erdoğan anayasaya aykırılığı tartışılırken 3’üncü kez aday oluyor…

Bunları mahalle mahalle, cadde cadde, sokak sokak anlatmak için “uygun zamanı” bekleye bekleye bugünlere geldik ve işte seçim geldi çattı.

Sonunda Ülkü Ocakları’ndan CHP’ye gelmiş A. Aldemir söyledi: “…Adalet Yürüyüşü’nü, Adalet ve Barış Yürüyüşü haline getirelim. Genel Başkan, İstanbul’a yürüdü. Biz de Diyarbakır’a yürüyelim, Van’a yürüyelim.

Kayyımı beklemek gerekmez, her mevsim yürünür ve “Güzel günler, ona yürümezsen sana gelmez!