Hukuksuzluğun yüzyılı
AKP’nin Türkiye Yüzyılı ilk günden, hukukun askıya alındığı, yürütmenin yargıya müdahale ettiği bir ülke fotoğrafı ortaya çıkardı. AYM ve AHİM kararları görmezden gelindi. Yargı bağımsızlığını önemsemeyen devletin kurumları Erdoğan ve hükümet temsilcilerinin sözlerini ise kutsal bir metin edasıyla uygulama yarışına girdi.
Politika Servisi
Cumhuriyet’in 100. Yılında ülkeyi her alanda uçuruma sürükleyen iktidar yargıyı da baştan başa kuşattı. Başkanlık rejimine geçilmesiyle birlikte Meclis işlevsiz hale getirilirken yargı Saray’ın kontrolüne geçti. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararlarını hiçe sayan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AHİM) bağlayıcı hükümlerini görmezden gelen hükümet, ‘tek adam’ yönetimini Türkiye Yüzyılı etiketiyle ülkenin ikinci yüzyılının kurucu rejimi haline getirdi. Devletin kurumları yargı kararları yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet temsilcilerinin sözlerini kutsal bir metin gibi uygulama yarışına girdi. TİP’ten Hatay milletvekili seçilen Can Atalay, AYM’nin hak ihlali kararına rağmen şu ana kadar serbest bırakılmadı. Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, yedi yıl olan azami tutukluluk süresini doldurmasına rağmen tahliye edilmedi. AYM kararına rağmen yürüyüşü engellenen Cumartesi Anneleri her hafta gözaltına alındı. Son olarak Antalya’daki özel bir okulda 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında AKP’nin ‘Türkiye Yüzyılı’nı eleştiren öğretmen gözaltına alındı.
AYM KARARLARI YOK SAYILIYOR
AYM’nin Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tutukluluk halinin hak ihlali olduğuna yönelik kararının İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye kararı verilmeden dosyası Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderilmesine tepkiler sürüyor. AYM’nin 25 Ekim tarihinde verdiği kararda, Atalay’ın “seçilme hakkı” ve “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlaline hükmetse de dosyanın sevki iktidardan talimat beklendiği eleştirilerini de doğurdu. Atalay’ın tutukluluğuna karşı çıkılırken MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın AYM’e Başkanına “Yargısal aktivizmde bulunamaz” sözleri ise tepki çekti. Dosyanın sevkine ilişkin sosyal medya hesabından açıklama yapan Atalay ise, “Başka bir merciye ‘gereği için’ göndermesinin hukuka aykırılığının HSK tarafından soruşturulmasını talep ediyorum” dedi. AYM’nin kararının yerine getirilmediği her anın devletin niteliklerine zarar verdiğini aktaran Atalay, “İkili devlet anlayışını kabul etmiyoruz. Buna alışmayacağız. Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmamasına ilişkin bir ‘irade’ var ise bu iradenin 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkanına ait olamayacağı açık olduğundan hukuka bağlı olmayan Devlet hayalinin sahipleri kimlerdir?” diye sordu. Atalay şu ifadeleri kullandı: “Üyesi olduğum TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nu yargı kararıyla oluşan hak ihlalinin giderilmesi için verilen karara uyulmayarak ihlalin devam ettirilmesinin araştırılması başlıklı gündemle toplantıya davet ediyorum. TBMM’yi yargının yerine geçerek karar verenlerin kim olduğunu araştırmaya ve Anayasal düzeni askıya almaya teşebbüs edenleri tespit etmeye davet ediyorum.” Atalay’ın arkadaşları ve meslektaşları, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne tepki gösterdi. Çağlayan Adliyesi önünde konuşan Avukat Volkan Gültekin, "Bu basın açıklaması bir suç ihbarıdır" ifadelerini kullandı.
TALİMAT BEKLENİYOR
AYM kaynakları, yerel mahkemenin kararı uygulamamasına karşı Türkiye’nin "hukuk devleti" olduğu anımsatması yapmakla yetinildi. Gazeteci Alican Uludağ’ın haberine göre, Yargı kulislerinde ise yerel mahkemenin altı gün bekleyerek karar vermemesi, "yukarıdan talimat" beklendiği şeklinde yorumlandı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın karardan saatler önce yaptığı paylaşımın tartışmaya etki yaptığı belirtiliyor. Ancak ne Adalet Bakanlığı’ndan ne de Hakimler ve Savcılar Kurulu’ndan tartışmaya ilişkin resmi bir açıklama yapıldı.
Gazeteci İsmail Saymaz, tahliye kararı vermeyen hâkimin, 3 yıl önce CHP’li Enis Berberoğlu hakkında verilen kararı da uygulamayan mahkeme heyetinin üyesi olduğunu kaydetti. Saymaz, söz konusu mahkeme heyetinin başkanının da şu an Adalet Bakan Yardımcısı olarak görev yapan Akın Gürlek olduğunu anımsattı.
∗∗∗
“HUKUK DEVLETİ OLMAKTAN UZAK”
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, son dönemki hak ihlallerini BirGün’e değerlendirdi. Antalya’da Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında AKP’nin ‘Türkiye Yüzyılı’ kampanyasını eleştirdiği için hakkında soruşturma başlatılan öğretmene ilişkin konuşan Sağkan, “Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 216. maddesi kapsamında soruşturma başlatıldığını yapılan açıklamadan anlıyoruz. Hangi söyleminin halkı kin ve tahrik anlamın değerlendirildiği ve bu anlamda soruşturma açacak ciddiyete hangi söylemin neden olduğunu, kamuoyunda yaratılacak infialin neye dayanarak tespit edildiği gibi hiçbir unsur belli değilim” ifadelerini kullandı.
Sağkan, AYM kararına rağmen cezaevinde tutulan Can Atalay hakkında ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Can Atalay konusu ise yargının yaptığı yanlışlara ağır olarak tekabül eden bir işlemdir. Can Atalay kararında AYM iki ayrı konuda hak ihlali tespit etti. Kişinin seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ihlali tespiti yaptı, devamında da tutukluluk ile kişi hürriyet ve güvenliği ihlali tespitini yaptı. Devamında da hangi işlemlerin yapılması gerektiğini karar altına aldı. Anayasa’nın 153. Maddesi çok açık, AYM kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamlarını bağladığını belirtiyor. Yeniden yargılama işlemini ilk derece mahkemesinin yapması gerekiyordu.”
DİRENÇ SÖZ KONUSU
“Yargının içerisinde bulunduğu durum sadece 28 Mayıs süreci sonrasında değil, yargı uzun bir süredir kötü sınav veriyor” diyen Sağkan değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Oysaki 14-28 Mayıs seçimleri sonrasında özellikle yargının üzerindeki baskının azaldığını ve yargının esasen olması gerektiği fren mekanizması olarak işlediğini görmeyi isterdik. Aslında bakarsınız buna ilişkin olumlu işaretler görmüyor değiliz. AYM’nin son dönemde aldığı birçok karar, Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki ceza adalet hükmünde sorun yaratan bazı hükümlerin iptal etmesi ve yine Can Atalay dosyasında verdiği karar gibi bunlar da Türk yargı sisteminin olumlu örnekleri olarak çıkıyor. Ancak bir direnç var bu olumlu örneklere karşı.
Daha doğrusu yargının Başkanlık modellerinde bağımsız ve güçlü bir yargı modeline ihtiyacımız var. Tek kişiye fazlaca güç ve yetkinin verildiği başkanlık sistemleri, daha bağımsız ve güçlü bir yargı tarafından idarenin kararlarının denetlenmesi anlamında vatandaşın daha çok ihtiyaç duyduğu sistemlerdir. Ancak gelin görün ki AYM’nin özgürlükçü ve hak temelli yaklaşımlara karşı, yargının bileşenlerinin tutum ve tavır gösterdiğini görüyoruz. Bu direnç hangi baskı ile geliyor bilmiyorum ancak gittiğimiz yer çok tehlikeli. AYM tarafından bir milletvekilinin serbest bırakılmasına ilişkin karar ve ‘yorum yolu ile kakafoni yapılamaz’ denen yerde tam da bu yöntemle uygulanmaması, yargıdaki bazı odakların Anayasa’yı tanımıyorum tavrı bizi hukuk devleti kimliğinden uzaklaştırıyor.”
∗∗∗
SORUŞTURMAYA SKANDAL GEREKÇE
Antalya'da özel bir okuldaki Cumhuriyet’in 100. Yılı kutlamalarında Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği yapan Emine Karakaş, AKP'nin sıkça dile getirdiği 'Türkiye Yüzyılı' söylemi hakkında yaptığı konuşma nedeniyle evinden gözaltına alındı. Daha sonra serbest bırakılan öğretmenin gözaltına alınmasına ilişkin Antalya Emniyet Müdürlüğü’nden skandal bir açıklama geldi. Açıklamada, “Konuşma yapan şahsın bir öğretmen olduğu, konuşması içeriğinde Türkiye Yüzyılı’nı hedef aldığı, bir eğitim kurumunda siyaset yapıldığı ve birlik ve beraberliği zedeleyerek, ayrıştırıcı tutumun sergilendiği vb.” ifadeleri kullanıldı.
İMAJI ZEDENLENMİŞ
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin de TOBB Türkiye Eğitim Meclisi toplantısında hakkında soruşturma başlatılan ve gözaltına alınıp serbest bırakılan öğretmen hakkında konuştu. Bakan Tekin, “Sektör olarak sizi kamuoyu nezdinde zor durumda bırakabilecek olumsuz örneklere karşı siz de tedbirlerinizi alırsanız bizim de sizin adınıza yürüttüğümüz mücadelede taleplerimizin karşılanma oranı yükselir… Başka bir sürü örnek zikredebiliriz. Bunlardan bir tanesi pazar günü Antalya’da yaşanan olay. Bu ve benzeri olaylar, imajımızı, ilişkimizi kamuoyunda farklı ve tartışılır bir hale getiriyor. Bunlara bir tedbir almak lazım” dedi.
Soruşturmaya tepki gösteren Eğitim-İŞ Antalya Şube Yönetimi’nin yaptığı açıklamada ise şu ifadeler yer aldı: “Öğretmen arkadaşımız sosyal medyada paylaşıldığı kadarını izlediğimiz konuşmasında cumhuriyet kazanımlarının önemini vurgulamaya çalışmış ve hiçbir siyasi kişiyi, partiyi ya da oluşumun ismini kullanmamıştır. Asıl işini, yani eğitim çalışanlarının, memurların ve memur emeklilerinin sorunlarının çözülmesi görevini yerine getiremeyen bu şahsın fikirlerini beğenmediği bir öğretmeni hedef göstermesi açıkçası bizleri şaşırtmadı. Eğitim-iş Antalya Şubesi olarak hiçbir eğitim çalışanının fikirleri ve bunları paylaşmaları sebebiyle hedef gösterilmesinin ya da gözaltına alınmasının karşısında olduğumuzu, yaşanan bu sürecin takipçisi olacağımızı belirtmek istiyoruz.”
∗∗∗
KOCAELİ’DE EYLEM YASAĞI
Kocaeli Kürt Dili Hareketi Derneği'nin, yapacağı bir etkinlik paylaşımını gerekçe gösteren Kocaeli Valiliği, şehirde yürüyüş, toplantı, basın açıklaması, oturma eylemi, stant açma, çadır kurma, bildiri dağıtma gibi eylem ve etkinlikleri 7 gün süreyle yasakladı. Resmi sitesinden açıklama yapan Valilik, "milli güvenliğin sağlanması, kamu düzeni ve güvenliği ile genel asayişin korunması" amacıyla bazı kararların alındığını belirtti.
∗∗∗
KARARI İHLAL ETTİLER
Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı’nda yapmak istediği basın açıklaması geçtiğimiz hafta 29'uncu kez engellendi. Eylemin 970'inci haftasında polis ablukasıyla Cumartesi Anneleri ve hak savunucuları gözaltına alındı. Gözaltına alınan 27 kişi, yaklaşık 5 buçuk saat sonra serbest bırakıldı. Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü hafta eyleminde polis tarafından yaralanan Aydın Aydoğan’ın başvurusuyla ilgili Anayasa Mahkemesi (AYM) hak ihlali kararı verdi. Yüksek mahkeme, kolluk kuvvetlerinin kötü muamele yasağını ihlal ettiğini belirterek Aydoğan’a 60 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.