Başlıktaki üç sözcüğün ardından şu üç sözcüğü yazmıştı A. Hakan: “…Ceren yaşıyor olacaktı.” Bu, Hakan’ın “Ceren’in kalbine bıçak saplanırken mırıldandığı” cümlelerin ilkiymiş.

O önce “mırıldanmış” ve ardından çözüm olmadığını anımsamış, ama idamın haykırılarak talep edildiğine, mitinglerde öfkeli kalabalıklara “çözüm” olarak vaat edildiğine öyle sık tanık oluyoruz ki.

Hayatın baharında bir gencin, tam da kapısını açıp sokakların tekinsizliğinden evin sarıp sarmalayan güvenliğine adım attığı anda kabine bıçaklar saplanarak katledilmesini, katil zanlısının daha önce de çocuk öldürmüş bir suç makinesi olduğunu, canavarca eyleminden pişmanlık duymadığını okuyup da öfkelenmemek mümkün değil.

Gazetelere yansıyan ifadeler doğruysa; fırsat bulsa çok daha fazla insanı katledecekmiş, daha önce kaldığı yetiştirme yurdunda kendisine işkence eden birini arıyormuş öldürmek için…

Günlerce tartışacağımız bu olayı, yanına benzer dehşet verici olaylar da eklenerek en önemli gündem maddemiz haline getiriliyor; “İdam cezası olsaydı…” parantezine de alınarak!

Dünya genelinde yapılan pek çok araştırma idam cezasının cinayetleri azaltmadığını, idam cezası ile cinayetler arasında bir ilişki kurulamayacağını, tersine idam cezasını kaldıran ülkelerde cinayet oranlarının düştüğü gösteriyor.

Washington merkezli Abdurrahman Borumand Merkezi’nin Aralık 2018 verilerine göre idam cezasının kaldırıldığı 11 ülkenin 10’unda, cezanın kaldırılması ardından cinayetlerde düşme gözleniyor.

Azerbaycan, Bulgaristan, Polonya, Sırbistan, Estonya, Litvanya, Ukrayna, Güney Afrika, Kırgızistan, Arnavutluk ve Gürcistan olarak belirlenen bu 11 ülkede; en az 10 yıl önce idam kaldırılmış ve kaldırmadan önce de en az bir idam cezası verilmiş veya infaz edilmiş.

Gürcistan hariç diğer ülkelerin tümünde cinayetlerin azaldığı, idam cezası olan önceki 10 yıllık dönemin en düşük seviyesinden daha düşük olduğu saptanıyor.

Bu araştırmanın verileri ABD’de idam cezası olan eyaletlerle olmayanlar arasındaki karşılaştırmalarla da doğrulanıyor.

İdam cezası olan eyaletlerde cinayet oranları olmayanlara göre daha yüksek. İdamı savunanların en önemli gerekçesi olan polis cinayetlerine bakıldığında, idamın polis cinayetlerini de azaltmadığı görülüyor.

Ölüm Cezaları Enformasyon Merkezi DPIC’in, FBI verileri üzerinden yaptığı 1987’den 2017’ye kadarki idam-cinayet karşılaştırmaları, ölüm cezalarının ne polisler ne de genel olarak vatandaşlar için daha güvenli bir ortam sağladığını gösteriyor. 1999’da idam cezası uygulayan eyaletlerde ortalama cinayet oranı 100 binlik bir nüfusta 5.5’ken, idam cezası olmayan eyaletlerde 3.6. Aynı veriler, 2018’de 5.35 ve 4.1 olarak saptanıyor.

DPIC, cinayet oranlarını, eyaletleri eskiden beri “idam cezası uygulayan”, “uygulamayan” ve 2000’den sonra idamı kaldıranları içeren “geçiş eyaletleri” olarak 3 kategoriye ayırarak karşılaştırmış. Eskiden beri idam cezası uygulayan eyaletlerde polis cinayetleri, uygulamayanlara göre 1.37 kez daha fazla. Polis cinayetlerinin en düşük olduğu yerler de ölüm cezasını yeni kaldırmış “geçiş” eyaletleri.

Kısacası, polis cinayetleri dahil, genel olarak bütün cinayetlerde oranın ölüm cezası uygulayan eyaletlerde daha yüksek olduğu görülüyor.

Yalnızca cinayetler değil, genel suç oranları incelendiğinde de, idamın suçu azalttığına dair bir veri bulunamıyor. Öyle olsa, en yüksek idam cezası olan ülkeler Çin, İran, Suudi Arabistan, Irak ve Pakistan suçun en az görüldüğü ülkeler olurdu.

Bu vahşi cinayetleri, kadınların patır patır öldürülmesini tartışalım, ama kestirmeden “İdam cezası olsa yaşarlardı” gibi temelsiz çözümler önererek değil.

cukurda-defineci-avi-540867-1.