"Sonda yazacağımı başta yazayım; kadınların ve çocukların kazanılmış haklarının tırpanlanması süreci hızlanacak. Bu nedenle Medeni Kanun’a sahip çıkmak her günden daha acil bir görev halini aldı."

İktidarın derdi Medeni Kanun’la

2017’de kaleme aldığım ‘Hükümetin derdi 91 yıllık Medeni Kanun’la’ yazımın üstünden beş sene geçmiş. Geçen zamanda ülkede cinsiyet temelli ayrımcılığın oranı büyümüş, toplumsal cinsiyet kalıplarının sorgulanması azalmış, hegemonik erkeklik bu kalıpların oluşturduğu yargıdan ziyadesiyle fayda sağlar olmuş, cinsiyet körü olan devlet politikaları anayasaya aykırı olunmasına bakılmaksızın rahatça ifade edilir olmuş.

Beş sene önce de Bozdağ Adalet Bakanı idi. Tekrar göreve geldiğini öğrendiğimde Adalet Bakanlığını iyi yaptıysa niye gitti, kötü yaptıysa niye geldi? diye kendi kendime sorduğum Bekir Bozdağ’ın daha önceki dönemlerinde olduğu gibi, üçüncü bakanlık döneminde de ülkede yasal düzenlemeler açısından kritik dönemeçler yaşanacağını düşünüyorum. Sonda yazacağımı başta yazayım; kadınların ve çocukların kazanılmış haklarının tırpanlanması süreci hızlanacak. Her ne kadar altıncı yargı paketinden müstafi Adalet Bakanı Gül’ün açıklamaları ile haberdar olduysak da, Bozdağ koltuğa oturur oturmaz taslağı gündemine aldı. Bu hıza şaşırmadık çünkü ikinci kez Adalet Bakanı olduğu dönemde kurulan ve kamuoyunda ‘Boşanma Komisyonu ’diye bilinen komisyonun hazırlamış olduğu rapor kadın ve çocuk haklarında büyük bir geri adımdı. Ayrıca bakanın çocuğun rızasından ve ailenin onayından söz ederek iki koşulun varlığı halinde bu evliliklerin meşru olacağını söylemesinden ötürü Bozdağ’ın yeniden adalet bakanı yapılması, hem Medeni Kanun’daki evlilik yaşını hem Türk Ceza Kanunu’ndaki cinsel ilişki yaşını aşağıya indirmeye yönelik düzenlemelerin kolaylaştırıcısı olabileceğine ilişkin mevcut endişemizi artırmakta.

Malumunuz olduğu üzere 2016 senesindeki Boşanma Komisyonu Raporu’ndan önce 2010’da dönemin başbakanının söylemiş olduğu ‘Kadın - erkek eşitliğine inanmıyorum.’ sözü ile memleketin her noktasında cinsiyet ayrımcı uygulamalar hız kesmeden devam etti. İktidar 2012’de kürtaj hakkımızı elimizden almaya çalıştı. 2015 Mayıs’ında Anayasa Mahkemesi, Türk Ceza Kanunu’nun “Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören” başlıklı m. 230/5 ve 6. fıkraları iptal ederek, imam nikâhı kıymak için önce resmi nikâh kıyma şartını kaldırdı. Biz kadınlar şu an içinde bulunduğumuz günlerin ayak seslerini o zamanlardan duyar olduğumuzu söylemiştik. Laiklik, eşitlikten rahatsız olduklarını, yaşam tarzımıza müdahalelerin uzakta olmadığını biliyorduk.

Geldiğimiz noktada kadının ve erkeğin eşit olmadığını kabul edenler, Medeni Kanun’u hedef almış durumdalar.

MEDENİ KANUN İLE NEDEN DERTLERİ VAR?

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ile birlikte Cumhuriyet ilan edilince yeni bir hukukun yaratılması gerekiyordu. Ve bu yasaların başında toplumu yakından ilgilendiren ve toplumun adeta aynası durumunda olan Medeni Kanun gelmekteydi.

Yeni Medeni Kanun TBMM’de görüşülmeye başladığında ilk ele alınan ve belirli çevreler tarafından saldırıya uğrayan metin Esbab-ı Mucibe Layihası olmuştur. O günlerde de hoşa gitmeyen Türk Kanunu Medeni’sinin gerekçesini okumak, şimdi daha da önemli; değişmez hükümler ifade eden din kaidelerine yaslanmak isteyenlere inat, Medeni Kanun’un amacını ve işlevini, toplum için önemini kavrayabilmek, cinsiyet eşitliği açısından önemini hatırlamak için, laiklik esasına dayanmakta olan Medeni Kanuna sahip çıkmak önemli.

Medeni Kanun’un topluma kazandırdığı en mühim yeniliklerden birisi kadın erkek eşitliğini getirmiş olması ve işte dertleri de temel olarak kabul edilen bu ilke ile. Eşitliğine dayanan bir hayata tahammül edemeyenler ile mücadele etmek için Medeni Kanun’u birlikte savunmamız gereken günlerin içindeyiz.