Satıcı (salesman) üzerine çok akademik araştırma yapılıp kitaplar yazılmış bir ABD ekonomisi klasiğidir. Walter A. Friedman “Bir Pazarlamacının Doğumu” (Birth of a Salesman) kitabının sonunda, “Satıcılar Amerika’nın tüketim açlığını yalnızca doyurmadılar, aynı zamanda onu şekillendirdiler” der.

II. Dünya Savaşı sonrası, kutsal Amerikan ailesinde, kadın ev işini yapar ve çocuklara bakarken, sabah evden çıkan satıcı erkek de kapı kapı dolaşıp çok satış yaparak sınıf atlama peşindedir.

Siyasetin kendisinin bir pazarlamaya dönüşmesi ve “iş” (business) haline gelmesi de büyük ölçüde ABD patentlidir.

Pazarlama da bir yere kadar ama!

Floyd’un “Nefes alamıyorum”unun bir toplumsal çığlığa dönüşmesiyle günlerdir ABD sokaklarında yaşananlar, sınırlar aşıp dünyanın birçok ülkesine yayılan ‘nefes alamıyorum’ isyanı, “Satıcı”nın bitişinin ve artık en sadık alıcıların bile onu terk etmeye başladığının göstergesi.

ABD sokaklarının anlattığı hikâye o kadar evrensel ki, bir parça izan sahibi biri orada kendisini görüp ders alamazsa yazıktır!

Nefes alamıyorum” diyerek son nefesini veren Floyd, sadece biriken bir öfke ve umutsuzluğu ateşleyen kıvılcımdı. Eşitsizliği, adaletsizliği, yoksulluğu ve umutsuzluğu biriktirip büyüttüğünüzde ve toplumu baskıdan nefes alamaz hale getirdiğinizde eninde sonunda olacak olan budur.

Artık, ne kadar vatana, millete, bayrağa, dine sarılırsanız sarılın, sattığınız malın alıcıları sizden uzaklaşmaya başlar ve etrafınızda bir avuç şakşakçıyla kalakalırsınız. Yine de, iktidarın kör ettiği gözleriniz, “yasanın ve düzenin başkanı” olduğunuza, “sokakları yağma ve terörden temizleyeceğinize” inandırdıklarınızın da karşınıza geçtiğini görmenize engel olur.

Anita’yı göremezsiniz!

Anita, New Yorker yazarı Evan Osnos’un konuştuğu; “Ödlek Trump” yazılı bir kartonla Beyaz Saray’ın karşısındaki protestocular arasında dikilen sarışın kadın: “Kayıtlı bir Cumhuriyetçi Parti üyesiyim. Bu adam partimi rezil etti. Çok iyi bir işadamı ve ekonomiyi güçlendirecek diye yıllarca destek verdim. Bütün yaptığı şuradaki s..tiğim evinde saklanmak.”

Floyd’un ölümü Anita için de bardağı taşırmış, Trump’ı ve partisini terk etmiş!

Şimdi Trump, kendilerini ABD’nin sahibi sayan Avrupa kökenli beyazları, sokaklardaki şiddet ve yağmacılarla korkutarak, protestolardan iktidarına destek devşirmeye çabalıyor.

Orduyu göstericiler üzerine göndererek güvenliği sağlayacak!

Lakin Amerikalıların son noktayı işaret etmek için kullanmayı sevdikleri bir “Yeter artık!”ları vardır: Enough is enough!

O noktaya gelince; ya bir polis şefi çıkıp, “Kes sesini” diyor, ya da önünde İncil pazarladığın kilisenin rahipleri, dini değerlerini siyasi pazarlama aracı yaptığın için dehşete düşüyor!

Eninde sonunda, her kutsal mekânda, kutsallarının siyasete alet edilmesine karşı çıkarak, “İçki içildi” iddiasını yalanlayan bir din adamı oluyor!

Trump, geçen gün, çitlerini iki misli yükselttiği Beyaz Saray’dan çıkıp, yolunu göstericilerden gazla temizleterek, kızı Ivanka’dan başka kimsenin maske takmadığı bir grupla, “Saldırdılar, yaktılar” dediği yakındaki tarihi St. Johns Kilisesi’ne yürüdü. Sonra, içine girmediği kiliseyi fon olarak kullanıp, İncil’i asla kendisine ait hissetmediği ve pazarlamak için elinde evirip çevirdiği bir “ürün” gibi seçmen alıcılarının gözüne soktu!

Ama Enough is enough!

Yazı biterken konuştuğum Selami (İnce), doğum yeri ABD olan “Satıcı”nın bir de ölümü olduğunu anımsattı. A. Miller’de “Satıcının Ölümü” çok trajiktir. Ancak, “Bu dünyada elindeki tek varlık, satabildiğindir” inancındaki “İncil pazarlama”cılarının sonu trajikomik olur!