Cadılar Bayramı’nda görülmesi gereken film, işlevini yerine getiren ilki kadar iyi olamayan, ama uzun soluklu seri içerisinde pek çoğundan daha iyi olan filmlerden

Jigsaw: Testere’yi gördün mü?

Bundan on üç yıl önce Cadılar Bayramı haftasında Saw (Testere) filmi ile korku filmlerinin yeni bir yüzü ile tanışmıştık ve yedi senedir de Cadılar Bayramı’nda Saw serisinin yeni filmini izlemek bir gelenek haline geldi. Bu sene de seri Jigsaw filmi ile bu geleneği devam etti.

Uzun soluklu seri
Hayatlarında kötü şeyler yapmış olan insanların işkenceli bir oyun içinde kurtuluşlarını aradıkları temel hikaye serinin pek çok bölümünde anlamını yitirmiş ve bol kanlı olan işkence-pornosu denilen bir tarza dönüşmüştü. Birbiri ardına sıralanan korkunç ve kanlı görüntülerden oluşan özellikle 4, 5 ve 7. filmlerden sonra Jigsaw isimli bu 8. filmde daha psikolojik ve ahlaki sorgulamanın daha geniş yer tuttuğu bir anlayış hakim olmuş. Karakterlerin tuzaklar sırasında yaşadıkları psikolojik gerilimler, onların arka plan hikâyeleri ve filmin özünde kurduğu suç ve ceza ikilemi ile serinin özüne bir nebze olsun daha yaklaşıldığını söyleyebiliriz. Yönetmen Spierig kardeşlerin bu anlamda filme katkısı kendini hissettiriyor. Kaldı ki popülerliği ve büyük bir seri pazarlama gücü olan filmin içi bomboş bile olmuş olsaydı bile, sadece açılış haftasındaki gişesi bile kendisine büyük başarı getirirdi.

jigsaw-testere-yi-gordun-mu-378994-1.

Finaldeki twist
Bu serinin en ilgi çekici yanı kuşkusuz ki kurbanların içine düştükleri oyun tuzakları. Bu tuzaklardaki zeki mekanik düzenekler aynı zamanda birer bulmacadır. Filmdeki özellikle bazı tuzaklar ve çözümleri oldukça baştan savma idi; kurbanların silo içinde hapsoldukları sahne gibi. Tuzaklar içinde hapsolmuş kurbanlar arasında kurulan şüphe bu filmde daha işlevseldi. Tabi bu seride her şeyden önemlisi elbette ki filmin finalinde seyirciyi şoke eden twist anıdır. Açıkçası hikayenin nasıl bağlanacağını ben tahmin etmemiştim ama bu twistin çok güçlü olduğundan değil biraz zorlama olduğundandı. Kısacası filmin bu ters köşe anı tam anlamıyla tatmin edici değil ama gene de hoşunuza gidecek cinsten.

Düşük bütçe, yüksek yaratıcılık
İlk filmleri çok başarılı olan korku seri filmlerinin çoğunda ortak özellik düşük bütçeli filmler olmaları. Maddi zorluklarla bulunan çözümler yönetmeni yaratıcılığa zorlayabiliyor. Düşük bir bütçe ile çekilen ilk Saw filmi vahşet anlarını tam göstermeden ima yollu kurgulanan sahnelerle ilerlemesine rağmen sahnelerin etkisi daha güçlüydü. Örneğin ilk filmi defalarca izleyince bütçe yetersizliğinin aslında nasıl daha iyi sonuçlar çıkmış olduğu çok net şekilde anlaşılıyor. Kurbanın kendi ayak bileğini testere ile kestiği o unutulmaz sahneyi hatırlarsınız; bu sahnede seyirciye ne bacağın kesildiği gösteriliyordu ne de ayrı yakın çekim planda kesim anı veriliyordu ama buna karşılık o sahne dehşetini son damlasına kadar seyirciye geçirebiliyordu. Ayrıca bu ilk filmde dış çekim yok denilecek kadar azdı ve film noir tadında bir araba takibi sahnesi vardı; tüm bunlar aslında seyirciyi tuzakların olduğu mekânlara daha da hapsetmeye yarıyordu. Ne yazık ki bütçe arttı mertlik bozuldu ve işkence estetiği adı altında, yakın çekim grotesk görüntüler filmlerin özündeki yaratıcılığı öldürdü, psikolojik ve anlamsal derinliğini koparıp attı.
jigsaw-testere-yi-gordun-mu-378995-1.
Karar
Jigsaw berbat bir film diyemeyiz. Cadılar Bayramı’nda görülmesi gereken film- olma işlevini yerine getiren ilki kadar iyi olamayan ama uzun soluklu seri içerisinde pek çoğundan daha iyi olan filmlerinden biri. Şahsen efsanevi olduğunu düşündüğüm ilk film Saw bile eleştirmenler tarafından sevilmemişti. Rotten Tomatoes sitesinde serinin ilk filmi eleştirmenlerce %49 oranda puana sahip. Bu gerçekten de gülünç. O yüzden eleştirmenlerin kale alınmaması gereken bazı filmler vardır; bu seri de işte tam onlardan biri. Sinemaseverler arasında ‘Testere’yi gördün mü?’ diye bir soru kalıbı oturmuş durumda. Bu kalıptan dışarı çıkıp çıkmamak sizin elinizde. Ben keyif almaya devam edeceğim.