AKP iktidarının düşünceyi sınırlayan tutumu, özellikle, ekonomi ve eğitimdeki uygulamalarıyla tamamlanarak, insanın insana bağımlılığını derinleştiriyor ve çok daha aşırı noktalara taşıyor.

Artan işsizlik, bağımlılığın en acımasız biçimi olan ekonomik bağımlılığı daha da artırıyor ve ağırlaştırıyor. Geçinemeyen emeklinin bağımlılığı ayrı bir acımasızlık içeriyor. Gerçekte ücret ve maaşlıların çok büyük bir bölümünün de ekonomik bağımsızlığı olduğu söylenemiyor.

Önümüzdeki günlerde yeni bir yılı başlayacak olan eğitim, çocuğun ve gencin yaratıcı yeteneklerinin ortaya çıkmasını ve gelişmesini sağlayacak yerde, tam tersini yapıyor; bağımlılığı daha da artırıyor.

KARIN-KAFA BAĞI

Geçtiğimiz günlerde İYİ Parti Lideri Meral Akşener, bir gence "Geçinebiliyor musun?" diye soruyor. Aldığı yanıt şöyle:

"Önüme bakmak için önce karnımdan kafamı kaldırmam gerekiyor.”

Bu kısa ve özlü sözler, iki ay sonra 20 yılını tamamlayacak olan AKP iktidarının oluşturduğu kafa kaldırtmayan ortamı çok eksiksiz tanımlıyor. AKP’nin uyguladığı ekonomi politikasının diğer düşünce sınırlamalarının altyapısı olduğunu kanıtlıyor. Bu arada siz okuyucularım bağışlasın; bu tarihsel ve günümüzü çok doğru özetleyen sözleri eden gencimizin adını, tüm uğraşlarıma karşın, öğrenemedim. Oysa bu genç, “adsız kahraman” olarak da olsa büyük bir övgüyü hak ediyor.

İnsanoğlunun gelişme ve ilerleme tarihi, “karından kafayı kaldırma” tarihidir, denilirse, hiç de yanlış olmaz. Düşünsel ve sanatsal üretimde bulunulabilmesi için, insanın önce kafasını karnından kaldırması gerekir.

Yıllardır yaşanmakta olan ağır baskılar, yasaklar, tutuklamalar ve hapisler; işten çıkarmalar; sınav yolsuzlukları; yazılıda kazanılan sınavların sözlüde hiçe sayılması, saymakla bitmez haksız ve hukuk tanımayan uygulamalar; bu gencimizin açıklamasında özlü bir biçimde belirtildiği gibi, son yıllarda açlık ile tamamlanıyor.

Eğitimin bütünüyle bilimsellikten uzaklaşmış ve üniversitenin susturulmuş olması; siyasetin parti genel başkanlarına bağımlı yapısı aslında beynin özgür alanını iyice daraltıyor. Dahası, düşünmeyi değil düşünmemeyi ilke edinen yapılarıyla tarikat ve cemaatlerin ağırlığı her gün artıyor. Yurdun her tarafında sanatsal etkinliklere ve şenliklere valiler tarafından getiriliyor ve dinci örgüt 14’cüsünü yasaklatma başarısını kutluyor. Bitmiyor, ek olarak, süreklilik kazanan soruşturmalar, gerçekte, bireylerin de toplumun da kafa kullanımını baskılamakta ve nesnel olarak geriletmektedir.

Başkan Erdoğan, birkaç gün önce, “Avrupa ülkelerinde yüzde dokuz enflasyon büyük toplumsal çalkantılara yol açarken bizde 80 enflasyon bile toplumsal tepkilere yol açmıyor” anlamında sözler ederken, aslında, toplumun kafasını kaldıramadığı bir ortam oluşturduğunu, yaptığı bir büyük başarıymışçasına övünerek söyledi.

Yine bu hafta kafa ezen bir başka uygulama yaşandı. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanının görevinden uzaklaştırılması ve üniversiteye alınmaması yetmezmiş gibi, aynı üniversitenin 16 öğretim üyesinin görevine son verildi. Bunun üzerine bir bilim insanı arkadaşım, “rektör kafayı yemiş” diye yazdı. Oysa aynı saatlerde Başkan’ın danışmanlarından Miriam Kavakçı “Üzülme Reisim, biz de Allahü Teala da hep seninleyiz” diyor, “Halifemiz Erdoğan” diye yazıyor ve hem baş, hem de kafa konusunda olağanüstü ve tarihsel bir siyasal İslam açılımı sergiliyordu.

Yine aynı günlerde, geçmişte yoksullara “Cennet’te zengin olacakları” müjdesini vermiş olan Diyanet İşleri Başkanı, müftüleri Ankara’da toplantıya çağırıyor ve halkın seçimlerde “kafasını kaldırmaması için” neler yapmaları gerektiğinin eğitimini veriyordu.

Bereket, en baskıcı uygulamalar karşısında bile akıl esir alınamıyor. Hukukun çoktan uçup gittiği bu topraklarda dört ay önce söylediği sözler nedeniyle bugün tutuklanan şarkıcı Gülşen Çolakoğlu’nun “Elimi de kolumu da bağla hadi bir odaya bir ömür hapset hadi becerebilirsen zapt et hadi” diyen "Yurtta Aşk Cihanda Aşk" şarkısı, her türlü baskıya karşın, kafasını kaldıranları coşturuyordu.

AKIL BAŞTA…

Her nasılsa kültürümüzde yerleşmiş bulunan “akıl başta sermaye”, deyimi, kanımca, çok anlamlıdır.

Hele bu sözler bilgi edinme ve onun kullanımı olarak alınırsa, günümüz dünyasında bilginin üretimde kullanılmasının çok artmış olması nedeniyle, her gün yeni bir ivme kazanmaktadır.

Aklın kullanımı kafa işidir. Kafa sözünün halk arasında çok sık kullanılmasına karşın, yalnızca bu hafta yaşananların bir kez daha kanıtladığı gibi; ülkemizde çok önemli bir kafa sorunu olduğu da yadsınamaz bir gerçektir.

Ancak hiç unutulmaması gereken, bireysel ve toplumsal aklın kullanım düzeyinin, gelişmişliğin asıl göstergesi olduğudur.

İnsanlık tarihi kafasını kullanamayan toplumların sonlarıyla ilgili örneklerle doludur. Bu toplum, yüz yıl önce 30 Ağustos’ta tarihinin en olumsuz koşullarında başardığı kafasını kaldırmayı bugün de başaracaktır.