HDP’ye yönelik saldırıların bombalamaya kadar vardığı günlerde, gazeteleri okurken televizyonda bir ses yarışmasına katılan Mutlu Kaya adlı bir genç kadının silahlı saldırıya uğradığıyla ilgili habere rastladım. Televizyon izlemeyi bırakalı yıllar olduğu için, öldürülen yoksul genç kadının ne dramından haberim vardı, ne de sesini duymuşluğum. İnternetten katıldığı yarışma programını izledim sonra. Sahnede şarkısını söylemeden evvel, “Bir rüyada gibiyim şu an” diyordu. Diyarbakır’da bir ilköğretim okulunda çaycılık yapıp annesiyle birlikte ablasının evinde yaşayan yoksul bir genç kızken, şimdi yüz binlerce insanın alkışladığı, prenses gibi giydirilip ünlülerin karşısında sahneye çıkartılan biriydi. Sunucu, “Çimdikleyeyim bakalım rüyada mısın” diye espri yapınca da, “Yok yok, uyanmam bu rüyadan” diye itiraz ediyordu; korkuyordu sanki ya rüyaysa diye. Sunucu yaşananın gerçekte rüya olduğunu bildiği için “Bu rüya, inşallah sonuna kadar devam eder” diyerek temennide bulunuyordu. Sonra annesi beliriyordu ekranda, sunucunun kızınız çok güzel sözlerine, “Şansı güzel olsun” diyerek. Aradan iki ay bile geçmeden, Mutlu Kaya, evinde başından vuruldu

Balıkçı filozof Cavit Abi’nin, hayatta her şeyin birbiriyle ilişkili olduğuna dair görüşlerini, balıkların azalmasıyla aşkların azalması arasında bile bir bağ kurduğunu yazmıştım daha önce burada. HDP’ye yönelik saldırılarla Mutlu Kaya’nın silahlı saldırıya uğraması ve rüyası arasında doğrudan bir ilişki var elbette. O ilişkinin siyasi boyutu, yani sekiz çocuklu yoksul bir ailenin kızı olarak sınavı kazanmasına rağmen üniversiteye gidememesi, rüya tacirlerinin reyting almak için yeni bir Kibritçi Kız ya da Sinderalla masalı için onun yoksulluğunu kullanması gibi pek çok başlık açılabilir. İşliyor çark, kan sıçratarak... Ama Roland Barthes, gazetelerde siyasi cinayet haberleriyle üçüncü sayfa haberlerinin veriliş tarzına bakarak bir ayrıma gidiyor: “Siyasi bir cinayetse, başsayfa haberidir, değilse üçüncü sayfadadır.” Üçüncü sayfalardaki haberler, siyaset, ekonomi, sanat, bilim gibi bildik kataloğa, sınıflandırmaya boyun eğerler ve kendisinden başka hiçbir şeye gönderme yapmaz, bağlamsız oldukları için de kolayca tüketilirler. Belki de bu yüzden siyasi haberlerin önüne geçer üçüncü sayfa haberleri, insanların korkularına, düşlerine, fantazmalarına doğrudan hitap ettikleri için. Siyaset, süren bir anlatı olarak daha çok romana; üçüncü sayfa haberleri ise roman parçaları olarak daha çok öyküye ve masala benzerler. Gerçekten de acıklı bir masal gibi okunabilir Mutlu Kaya’nın haberi, ardında siyasi bir manzara olsa da...

Felaket haberlerinde ölen insanların bir sayıyla dile getirilişi, yaşanan dehşeti daha fazla yoğunlaştırır, basit bir cümle içinde basit bir sayıyla özetlenir çünkü olup biten. Her şey o kısacık haberde, bir çırpıda verilir. “Şaşkınlık yoksa, üçüncü sayfa haberi de yoktur” der Barthes. Siyasi cinayetlerden farklı olarak, üçüncü sayfa haberlerinde yer alan cinayetler çabuk çözülür, yalan yanlış olsa da hemen nedensellikler kurulur. Mutlu Kaya’ya yapılan saldırıda da hemen gözler sevgiliye çevrildi, tatmin edici bir bağ kurulmalı, şoke edilenlerin kaygısı yatıştırılmalıdır. Eğer bir aşk ya da namus cinayetiyse, perde kapatılır hemen suçlu ya da suçlular yakalanarak. Hatta cinayeti işleyenlerle gizliden gizliye bir empati bile kurulur. Gizemli bir cinayet, üçüncü sayfa haberlerinde istenmeyen bir şeydir, çünkü geçici ve kolay tüketilir yapısını yitirir. Ama siyasi cinayetler, bir romana ait olduğu için başka cinayetlere bağlanarak daha da gizemli kılınır. HDP’ye yönelik bombalı saldırıların akla hemen Çiller dönemindeki Özgür Gündem’in bombalanmasını getirmesi kaçınılmazdır, aradan yıllar geçse de aynı romana aittir bütün yaşananlar. Üçüncü sayfa haberlerinde biriken acıların siyasetin bir sonucu olduğundan habersizdir çoğunluk...

Mutlu Kaya, katıldığı televizyondaki yarışma programında “Hasretinden Yandı Gönlüm” şarkısını söylüyordu. Balıkçılar kahvesinde oturmuş bu yazıyı yazarken kulağımda o şarkı, “Başa geldi olmaz işler, binbir dertle doldu gönlüm” sözü... Turgut Uyar, “Açlık Çoğunluktadır” şiirinde “gülü çiğdemi filan bırak/ sardunyayı karidesi filan bırak/ acıyı ve ölümleri bırak/ oy pusulalarını ve seçimleri bırak/ evet/ seçimleri özellikle bırak/ çünkü açlık çoğunluktadır” diye yazsa da, bombalayanlara ve üçüncü sayfa haberlerine sıkıştırılan acılara inat, bu defa bırakma oy pusulalarını. “Karanlıklarda açan çiçekler” dönüşmesin ölüme...