On yedinci yıl doldu mu, yoksa yeni mi girdik, pek emin değilim. Zaten tarihlerle aram pek iyi değildir. Ama NTV Radyo’nun Cinayet Masası programıyla hayli uzun bir geçmişimiz olduğu kesin. Daha önce Açık Radyo’da bir caz programı yapmıştım. Artık, tamamen tecrübesiz biri olarak gözüme ne göründüyse... NTV’nin Cinayet Masası ise her anlamda bir ilk benim için. Neyse ki, dinleyiciler de sabırla dinliyor ve seviyor. Bazen hastanelerde bile işe yaradığı oluyor. Cinayet Masası’nı izleyen doktorlarla karşılaşabiliyoruz.

Ama benim bu eski arkadaşla olan muhabbetimin muhtemel çıkarlarla hiç ilgisi yok. Cinayet Masası’nı seviyorum, çünkü polisiye seviyorum. Aslında yola, edebiyat programı yapmak niyetiyle çıkmıştık ama, nasip! Ayrıca, zaten iyi polisiye de iyi edebiyattır.

Programın ikinci yılında, Volkan Üst ile çalışırken (“Mikrofonda Sevin, Masada Volkan”), bir tür değerlendirme yapmışız. İşe yazar tanıtarak başlamıştık, Agatha Christie’yle... “Dame” Agatha, bence bu kadar çok sayıda ve başarılı kadın yazarı bağrına basmış olan polisiye roman dalının halen kraliçesi. Üretkenliğiyle ve genelde iyi bir düzey tutturmuş yazarlığıyla (eski çeviriler sizi yanıltmasın), çoğuna örnek olabilir. Artık o köy muammalarına, kurşuni beyin hücreli dedektiflere, büyük malikanelerle dolu eski İngiliz tarzına pek yer olmasa da... Yeni tarz(lar) temsilcilerinin görüşü böyle.

Her neyse, biz Christie ile yola çıktık, ardından da klasiklerden ve yenilerden, Michael Connelly ile başlayan karma bir liste yaptık. Zaman zaman, bizim polisiye yazarlarımızı konuk ettik, yeni kitapları tanıttık, falan. Sonra da dedektifler geldi, ya da müfettişler, duruma göre. Ona da Hercule Poirot öncülük etti. Çünkü şahsen ben üstadın zekâsına hayranımdır. Kayıtsız şartsız kendini beğenmişliği de, bu huydan hiç nasibimi almadığım için olsa gerek, pek hoşuma gider. St. Mary Mead’in her tür dedikodusuna vakıf Miss Marple’ı da ihmal etmeden, oradan hemen yukarıda adı geçen bir Michael Connelly kahramanına (canımızın içi Hieronymous Bosch) atlayarak devam ettik. Derken sıra Carter Dickson / John Dickson Carr’ın iki dedektifine, şeytan kılıklı Henri Bencolin’e ve hem cüssesi, hem de öfkesiyle maruf H.M., ya da Sir Henry Merrivale’e geldi. Arada bir, sahaf dostlarımız marifetiyle elimize geçmiş eski AKBA kitapları sayesinde, unutulmuş gibi görünen eski polisiye yazarları da yokluyorduk. William Irish (gerçek adıyla, Cornell Woolrich), hatta Mignon C. Eberhart gibi.

Doğrusu, Cinayet Masası’ndan hiç şikayetim olmadı. Olacağını da sanmam. Yıllardır burnumuza kadar cinayete batmış durumdayız, hatta bu konuda eksper bile sayılabiliriz. Şişman dedektifler, imkansız cinayetler gibi alanlara da kaydık. Çivisi çıkmış mı diyorsunuz? Yok canım, o kadar da değil. İkisinin de ilham kaynağı, Carr / Dickson. Saygıdeğer H.M. ile üstadın bir başka cüsseli dedektifinin, Gideon Fell’ın şahıslarında ve yazarın ustası olduğu kilitli odalar, cesetlerin bulunduğu karla çevrili (ya da bataklık) ve fakat herhangi bir ayak izi taşımayan mekânlar sayesinde okuru heyecandan heyecana sürükleyebiliyor.
İkinci yılın sonunda burnumuzu sitelerimizden www.stopyourekillingme.com’dan çıkaramıyorduk. Bu sitede sadece yazar adları bir buçuk aralıkla 45 sayfa tutuyordu. Üstelik, ayıptır söylemesi, iki tane de biz eklemiştik. Birisi çok sevdiğim Gavin Lyall da, diğerini unutmuşum.

Bu arada pek çok yeni yazar geldi. Biz ‘hard-boiled’e kucak açmışken, İskandinav Polisiyesi denen alt-tür doğdu, serpildi. Kadın yazarlar polisiyeye daha da bir ağırlıklarını koydu. Ama en büyük gelişimi bizim yazarlarımızda gördük. Sayıları arttı, kalite yükseldi. Başta yol gösteren kitabı “Korkmayınız Mister Sherlock Holmes!” ile Erol Üyepazarcı ve türün kabulünde bir çığır açan Ahmet Ümit olmak üzere, çoğunu programa misafir ettik. Yerimizin darlığı nedeniyle peşinen özür dileyerek birkaçını hatırlatayım: Osman Aysu, Esmahan Aykol, Cenk Çalışır, Çağatay Yaşmut, Ayşe Erbulak, Suphi Varım ve elbette Algan Sazgintüredi.

Hasılı cinayet, hele ustaların elinden çıkmışsa ‘keyifli’ bir iştir. Hepinizi kan-revan içinde perişan olmaya davet ederiz.