Şeyh Abdurrahman’ın cesedine kimse sahip çıkmamış... Hani Suruç’ta gencecik insanların yanına gitmeden önce “Şehit olacağım, 70 bakire beni bekliyor!” diyerek bomba düzeneği bağladığı vücut… İşte ona ailesi bile sahip çıkmamış, kimsesizler mezarlığına gömülmüş.

Hayatını korkulması gereken bir Allah’ın cehennem tehditleri ve cinsellik merkezli cennet vaatleriyle değil de insanlığın ortak değerleriyle biçimlendiren bizim gibiler için bir insanın öldükten sonra nereye gömüldüğü, hatta gömülüp gömülmediği bile önemli değil. Çünkü biz varsak ölüm yok, ölüm varsa biz yokuz; cansız bedene ne olacağı sadece geride kalanları bağlıyor. Önemli olan yaşadığımız süreyi anlamlı ve değerli kılabilmek, bunu da herkes yapamıyor işte: Ailesinin kim bilir hangi düşüncelerle Şeyh Abdurrahman adını verdiği bebek, bir canavara dönüştü mesela... Şeyh Abdurrahman karanlık bir hayat yaşadı, bedenini iğrenç bir katliam aracı olarak kullandı. Şimdi annesi bile istemiyor onu…

•••

Irish Times gazetesinin arşivinde ilginç bir haber okudum: Güney Amerika kökenli bir çift 2002 yılının Haziran ayı boyunca her gün Milano’da bir kiliseye devam etmiş. Karı-koca her gün aynı kiliseye gidiyor, Meryem Ana heykelinin önünde kesintisiz bir saat boyunca dua ediyorlarmış. Rahipler sonunda bu ‘dindar’ çiftin asıl derdini öğrenmiş: Meryem Ana heykelini aydınlatmak için kullanılan elektrik sistemiyle cep telefonlarını şarj ediyorlarmış.

Din işte böyle bir olgu: Çoğunlukla yukarıdan aşağıya ama bazen de böyle aşağıdan yukarıya doğru yönlendirilebilen bir sömürü aracı. Bu sömürünün bugün öyle korkunç örneklerini yaşıyoruz ki, Güney Amerikalı çiftin yaptığı şey komik ve naif bir şey olarak kalıyor.

Dinin aşağıdan yukarıya -kuldan tanrıya?- doğru bir sömürü aygıtı olarak kullanılmasının bugün en iyi örneği IŞİD: Kendilerini insan türünün bir üyesi, bir yeryüzü vatandaşı olarak terbiye edebilmekten aciz kafalar dünyayı yağmalamak, yabani cinsel açlıklarını vahşice gidermek için dini kullanıyor. Saçma sapan “Gerçek İslam bu değil!” tartışmalarının ötesinde bir durum bu, çünkü din kim ne için kullanıyorsa tam da odur! Çünkü sadece din inancı belirlemez, inanç da dini belirler: Yılda bir kere kurban kesip fakirleri doyurmak da, yılda bir kere kurban kesip bir kısmını eşe-dosta dağıttıktan sonra mangal keyfi yapmak da en gerçeğinden İslam’dır. Allah’ın yarattığı her canlının aynı derecede değerli olduğuna inanmak kadar “Benim dinimden olmayan ancak bana köle olur!” demek de en hakikisinden İslam’dır. İnsanlığın şafağından bu yana din en kullanışlı aygıttır. Onu naif bir şekilde doğa olaylarını tanımlamak için de kullanabilirsiniz, iktidarınızı sağlamlaştırmak için de; telefonunuzu şarj etmek için de kullanabilirsiniz, insanlığı yok etmek için de…

•••

Keşke mümkün olsaydı da umduğu bakirelerin var olmadığını öğrenince şeyhin yüzünün ne hale geleceğini görebilseydik...