Ülkemizde çalışanların çok önemli kesimini yakından ilgilendiren bir konu olan kıdem tazminatının fona dönüşmesi meselesi yine kamuoyunun gündeminde.

Aslında fona ilişkin çalışmaların oldukça eskilere dayandığını biliyoruz. 1971 yılında çıkartılan ve bundan bir önceki İş Kanunu olan 1475 sayılı İş Kanunu’nda da değinilen bu konu, o yıllarda alınan tepkiler nedeniyle hayata geçirilememişti.

1475 sayılı yasanın ardından 2003 yılında çıkartılan ve halen yürürlükte olan 4857 sayılı İş Kanunu işverenlerin talepleri doğrultusunda bazı esnek uygulamalar içermekteydi ve kıdem tazminatı fonu bu yasada da gündeme geldi. Ancak aradan geçen 15 yılda bu konuda spekülasyonlar dışında herhangi bir gelişme yaşanmadı ve kıdem tazminatı bir önceki yasadaki haliyle korundu.

Resmi Gazete‘de yayımlanan 2019 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’na göre, önümüzdeki yıl bireysel hesaba dayalı bir kıdem tazminatı sisteminin hayata geçirileceği haberi bir süredir rafta olan konuyu yeniden canlandırdı.
Kıdem tazminatı çalışanlar için neden önemli?

Her şeyden önce kıdem tazminatı, 1936 yılında çıkartılan 3008 sayılı İş Kanunu’ndan beri, yani 82 yıldır var olan bir müessesedir. Emek tarafı aynı zamanda bir güvence olarak gördüğü bu köklü kazanımı doğal olarak yitirmek istememektedir.

Gerçekten de kıdem tazminatı işçiler bakımından kendilerini fesihten koruyan bir müessese olarak kabul edilir. İşverenler kıdemli işçilerini işten çıkarma konusunda kolayca karar veremez.

Hangi durumlarda kıdeme hak kazanılıyor?
İşçiler halen;
- Evlendiklerinde (kadın işçi),
- Muvazzaf askerlik hizmeti sebebiyle,
- Haklı nedenlerle işten ayrıldıklarında,
- İşveren tarafından işten çıkarıldıklarında (ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışları dışında),
- Emekli olduklarında,
- Belirli şartları yerine getirip sadece emeklilik yaşlarını beklemek için işten ayrıldıklarında kıdem tazminatlarını alabiliyorlar. İşverenler tarafından ödenemeyen kıdem tazminatı için dava yoluyla hak arayabilmeleri mümkün. Bu davalar 10 yıllık zamanaşımına tabi iken yasada yapılan değişiklikle zamanaşımı süresi 5 yıla indirildi ve zamanında ödenmeyen kıdem tazminatı için yasal mevduat faizi işliyor.

Fon gelirse ne olacak?

Aslında bugüne kadar konuyla ilgili o kadar çok taslak ortalıkta uçuştu ki hükümetin getirmek istediği kıdem tazminatı modelinin ne olduğu net bir biçimde bilinmiyor. Ana muhalefet partisi CHP bu konuda bir basın bildirisi yayımladı ve fona şiddetle karşı çıkarak gerekçeleri şöyle sıraladı:

FON KIDEM HAKKINI ORTADAN KALDIRACAK
İktidar son yıllarda kıdem tazminatının fona devredilmesi ve devletin yüzde 8,33 olan katkısını yüzde 3 oranına indirmek için çalışmalar yapmaktadır. Ayrıca kıdem tazminatı için ‘’Avusturya modeli’’ önerilmekte, işçilerin mevcut kıdem haklarından yararlanmaları engellenmeye çalışılmaktadır.

Kıdem tazminatının fona devredilmesi durumunda,
Kıdem tazminatı gün sayısı yarı yarıya düşecek ve bu şekilde kıdem tazminatında hak edilen ücrette yarı yarıya düşecektir.

Kanunda her tam yıl için ödenen 30 günlük ücretin, yıllık ücrete oranı en az yüzde 8,3’tür.Bunun yerine her ay işverenler, işçiler adına brüt ücretin- ortada dolaşan taslaktaki öneriye göre- yüzde 3 oranındaki primi fona yatıracaktır. Bu durumda işçilerin kıdem hakkı alacakları yüzde 3 oranında azaltılacaktır.

Kıdem tazminatının fona devri ile tıpkı işsizlik sigorta fonunun amaç dışı kullanılması gibi, amaç dışı kullanılmasını da beraberinde getirecektir.”

Ben bugüne kadar defalarca gündeme gelip, emek tarafından gelen tepkiler nedeniyle gündemden kaldırılan bu fon meselesine yine temkinli yaklaşıyorum. Her şeyden önce yaklaşmakta olan yerel seçimler öncesinde hükümetin milyonları ilgilendiren böyle bir konuyu hayata geçireceğini sanmıyorum. Ancak seçim sonrası (hele de iktidar beklediği sonuçları alamazsa) fon hemen gündeme gelebilir. Üstelik hükümetin kaynak arayışı içerisinde olduğunu da biliyoruz. İşsizlik Sigortası Fonu’na yapılan saldırılar ortadayken yeni bir iştah kabartıcı fon hükümet için son derece önem arz ediyor.