Kıyamet özel

Kıyamet birden gelecek sanıyorsunuz ama kıyamet çoktan geldi.

Atmosfer babayı yedi, buzullar filan komple cam çerçeve aşağı indi.

Küresel iklim değişikliği gerçekleşti. Amarika’nın başına değişik bi şey geçti. Bizim ortamlar zaten mazbatalamasyon, ordan yolsuzluk, buradan vakıfçılık, oradan emikleme, buradan geçiş garantili köprüleme derken valla cepte de bi şey kalmadı, kafada da. Kafaları iyice yaktık, artık mesela yolsuzluk yapmayan, odasına gizli duş odası mıdır fuhuş odası mıdır yaptırmayan adamlara adam denmiyor. Artık kadınlara bile adam deniyor zaten. Tam bir çılgınlık, erkek adamlar, adam gibi yaşıyor, adam gibi dik duruyor, adam gibi ne yapıyorsa yapıyor ama adam gibi. Adam adama üremeyi bile başardık. Ülkenin en büyük üretimi adamlık oldu. Yani gün gelecek yurt dışına bile adamlık satacağız neredeyse. Ama işin tuhafı adamlık beş para etmiyor. Yani bizdeki kurla adam oluyorsun da yurt dışında filan bizim kurdan aldığın adamlık bi işe yaramıyor. Değeri yok. Ecnebiler daha çok birim olarak ‘insanlık’ tercih ediyor nedense… Biraz adam olsalar anlayacaklar ama işte nerede onlarda o beka?

Dünya iyice mantarladı… Her gün bilmem kaç tane hayvan türünün sonu geliyor… Kuşların binlerce yıllık uçuş yolu üzerine denyo gibi havalimanları inşa ediyoruz. Sanki kuşlar bizi görecek ‘Ya bunlar çok akılsız, bari biz akıllanalım’ diyecek ve uçuş yollarını değiştirecek… Olacak iş değil. Felaket tellallığı filan da değil, bilim bu bilim. Mucize de değil, bilim. O uçak havada nasıl uçuyor? Kimin işi? E bilim… Bilim işte, sen bilimi bilemeyip cahil gibi takılırsan bir noktada bilimi bilmediğine ağlarsın… Umarım kuşlar uçuş rotalarını değiştirir de kötü bir şey olmaz. Bunu kuşlardan diliyorum, çünkü neredeyse bir kuşun bu yazıyı okuyup buradan bir şeyler anlaması bizim kekomatların toplum ve çevre yararına bir şeyler yapmasından daha olası… Kuştan medet umar hale geldik. Kuş beyinli deme, beyin sonuçta, hiç olmayanına göre o da bi şey…

Böyle rezaletler içinde biz de arada kaynayıp gidiyoruz.

Sonuçta dünyanın yaşına bakarsak şu yaşadığımız yıllar adeta Tanos’un parçağını şıklatması kadar kısa bir süre…

Biz de sonumuzu neler getirecek, kıyamet alametleri neler, onlara şöyle bir bakalım dedik.

1163 yılında inşasına başlanan gotik katedral Notre Dame yandı… Tüm dünya üzüldü…

İşin ilginci onca yıldır restorasyon için bulunamayan para yangından sonra seri bağışlarla bulundu. Komple teorisyenleri bunu beğendi.

Tabii bizim gazetelerimiz durur mu… Türkiye’nin ahı tuttu CAYIR CAYIR yandı diye manşet attılar… Ahımızı almayacaktın Fransa…

Sonuçta nefret önemli… Bizi bitirecek şey de bu işte.

“Çubuk’ta bir şehidimizin cenaze töreninde istenmeyen bir olay meydana geldi, ana muhalefet partisi genel başkanına yönelik protestolar şiddet eylemine dönüştü.

40 yapar reyiz olaydan sonra çıkıp açıklama yaptı. Açıklamasında ‘Bu saatte orada o kıyafetle ne işi varmış gibi bi şey’ dedi. Valla en sevdiğim siyasetçi…

Sorumluluk sahibi, yaşlı, sayılarla arası iyi, dün dediğinin bugün tam tersini söylüyor. Daha ne olsun?

Bir parti lideri nereye, nasıl gideceğini araştırmalı… Lafa bak, sanki ‘O saatte o kıyafetle orada ne işi vardı?’ gibi… Neyse geçelim. Keşke tırnaklarına baktığı kadar ruhuna da bakabilse…

Bu arada şöyle bir vekilimiz var… İşte aradığımız doğa sevgisi bu.

Vekil maaşıyla doğaya ve insana sevgi dolu, dost dost takılıyor.

Auuuuu diyerek ulumuş kameralara. Hayvan sevgisi harika, lakin taklit yeteneği biraz zayıf ama olsun…

Hazır doğa sevgisi demişken: Aksaray’da tüfekle vurulan 4 flamingo telef oldu.

Bir bireyimiz Hamidiye Sazlığı’na yumurtlamak için gelen ve avlanması yasak olan flamingoları tüfekle vurarak öldürmüş.

Maşallah, kötülüğü başka yerde aramayalım. Kalplerimiz kötü olsun, bize yeter.