Kıyıya vuran ölülere prompter’dan konuşmak…

Kastamonu, Bartın ve Sinop’ta yaşanan sel nedeniyle dün itibarıyla 31 kişinin öldüğü, 17 kişinin de kayıp olduğu bilgisi paylaşıldı. Yerel kaynaklar, ulaşılamayan insan sayısının çok daha fazla olduğunu bildiriyor. Bu sayı bile bir ülkenin yas tutmasına yetmez mi? Ama yok… Biz sadece Arabistan Kralı ölünce yas tutarız değil mi?

AKP Genel Başkanı Erdoğan, selin yok ettiği Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde halka hitap etti. 20’den fazla insanın öldüğü Ezine Çayı’nın denize taşıdığı cesetlerin kıyıya vurduğu saatlerde açıklama yaptı. “Prompter”dan baka baka, bildik sözleri tekrarlaya tekrarlaya konuştu. Ne kadar çok insan ölürse ölsün, ne kadar çok ağaç yanarsa yansın, evler yıkılsın, dükkânlar sular altında kalsın, fark etmez... AKP iktidarı ne kadar güçlü olduğunu göstermek ve anlatmak zorunda değil mi?


Hep aynı laflar… Konu ne olursa olsun, müdahalede dünya birincisiyiz. Sayılar peşi sıra sıralanır. Uçak, SİHA, İHA, vs… Canla başla çalışılmış, zamanında müdahale edilmiştir. Bu koşullarda ihmalden ve eksikliklerden bahseden, Türkiye’yi dünya ülkeleri karşısında küçük düşürmeyi bile göze alan muhalif siyasilerdir. Hatta hain sıfatını bile hak eder! Yaşananlar karşısında iktidar dışında herkes sorumlu olabilir; ters esen rüzgâr, mangal yapan vatandaş ya da muhalefet partilerinin belediyeleri. Bir tek iktidar sorumlu değil. Fakat mesele binaları yenilemek olunca iktidar çok mahir… Vatandaş borçlandırılarak sağlanan krediyle TOKİ konutları birkaç ayda yükselir, yıkılan binaların yerine. Ama iş doğrudan yardıma, yaraları sarmaya geldiğinde yine vatandaş akla gelir. IBAN numaraları televizyon ekranlarında altyazı olarak sokulur gözlerimize. Büyük devlet, güçlü devlet, zengin devlet Saray’da, uçak filolarında, iktidar şatafatında kalır. Felaketi yaşayan insana yine halkın eli uzanacaktır. Devletten alabileceği tek şey borç ve nasihat olacaktır.

ACI NASIL PAYLAŞILIR?

Yaşananlardan iktidarın sorumluluğunu bir tarafa bırakalım. Yokmuş gibi davranalım. Bir ülkenin, bir ilçenin, bir insanın yası böyle mi tutulur? Acıyı paylaşma konuşması “cam ekrana” bakarak mı yapılır? Seçim meydanındaymış gibi ses tonuyla bağıra çağıra mı anlatılır? Hele 2023 hedefi ile 2053 projeksiyonu mu anlatılır burada? Geçtik araç konvoylarını, yıkanan sokakları... Bu yapılır mı? Oysa konuşmanın yapıldığı yerin sadece 100 metre ilerisinde bir anne sele verdiği ikiz çocuklarından gelecek güzel bir haberi bekliyor. Ağzından çıkan “aracınızı çekin, diye uyaracaklarına evden çıkın niye demediler” sözünü duymadılar bile. Acısını nasıl paylaşsınlar!

İNSAN KALACAĞIZ

AKP iktidarı; tutkalı kibir olan kâğıttan bir kaleden başka bir şey değil. Milyonlarca insanın emeği ve alınteriyle yaratılan değerleri sadece kendinin sanan, milyonların emeğinin üzerine caka satan bir iktidar var. Bu iktidarın ülke için yapabileceği hiçbir şey kalmadı. Yönetimde kaldıkları her gün ülkenin zarar hanesine yazılmaya devam ediyor. Beceriksizler, liyakatsizler ve basiretsizler. Türkiye’yi yönetemiyorlar. Ama belki daha da kötüsü sevgisizler… Kendilerinden başka hiç kimseyi ve hiçbir şeyi sevmiyorlar.

Karabük, Bartın ve Sinop’ta yaşananlar bir kez daha gösterdi ki; iktidarın tüm kötülüklerine karşı vatanımızı tümden kaybetmemek için mücadele ederken hiç tanımadığımız insanlar için acı çekmeye ve birbirimizi sevmeye devam etmeliyiz. İnsan kalmayı başarmalıyız.