Uluslararası güçlü kurumların varlığında, Avrupa’nın ortasında, Birleşmiş Milletler’in güvenli bölge ilan ettiği yerde katliam, soykırım ve iç savaş yaşandıysa, Afganistan’da neler yaşanabileceğini düşünmek dahi istemiyorum.

Kötü bir şeyler olacağı hissi

Bu hafta sinemada vizyona giren, geçen Oscar töreninde En İyi Yabancı Dilde Film ödülüne layık görülen, Danimarkalı yönetmen Thomas Vinterberg'in Körkütük (Druk, Another Round) filminden bahsetmeliyim belki de. Ama hayır, o törende hakkının yendiğini düşündüğüm film olan Nereye Gidiyorsun, Aida?

Quo vadis, Aida?’dan bahsetmek istiyorum. Hakkının yenmiş olmasının haricinde bir diğer sebep Afganistan’da bugün yaşanan insanlık ayıplarının bana bu filmi hatırlatması. Birleşmiş Milletler’in ve uluslararası örgütlerin Afganistan’da yaşanan insan krizine bir kez daha çare olamaması, senelerce birlikte çalıştıkları Afgan vatandaşları geride bırakıp ülkeyi terk etmeleri ve bu terk edişlerin sonucunda yaşanan ağır görüntüler, Almanya’nın büyük insanlık dramının yaşandığı Kabil'e gönderdiği 135 kişi kapasiteli A400 tipi askeri kargo uçağının sadece 7 kişiyi tahliye etmiş olması, BM’nin Afganistan'daki 100'e yakın uluslararası personelini Kazakistan'a tahliye etmesi ve sadece insani yardım personelini şimdilik ülkede bırakması...

YARI YOLDA BIRAKILANLAR

Batı’nın boş vermişliğini ve Birleşmiş Milletler gibi göstermelik kurumlarının işlevsizliği, acizliği, beceriksizliğini gözler önüne seren bir film, Nereye Gidiyorsun, Aida? 1995 Temmuz ayında, Srebrenitsa’da, Birleşmiş Miletler için tercümanlık yapan Aida, hava saldırısı ile korunması gereken ama korunmayan bölgeye giren Mladić’in ordusundan kaçan Bosnalı Müslümanların Srebrenica’daki yerleşik Hollandalı BM tesisine akın etmesiyle kabus başlar. İçeriye sadece birkaç bin kişi alınır, dışarıda kalanlar tamamen savunmasız bir halde bırakılır. Aida’nın iki oğlunu ve eşini tesise sokmaya çalışması ve onları kurtarmaya çalışması ise filmin ana konusunu oluşturuyor. Film her ne kadar gerçek olaydan uyarlanmış olsa da kendisinin de söylediği üzere olayın dramını daha da ortaya koymak için bazı karakterler kurgusal olarak yaratılmış. Aida’nın BM tesisi içerisinde ailesini o cehennemden kurtarmak için gösterdiği çaba, oradan orada soluksuzca koşturması, yetkilileri ikna etmeye çalışması insanın içine en derininden dokunuyor. Yönetmen Jasmila Žbanić’in objektifi, bir kadını soluksuzca takip ederken, kadının erkek egemen yapılar içinde ailesi için verdiği mücadelesini çok başarılı bir şekilde ön plana çıkarmış. Onca trajik an yaşanırken manipülasyona sığınmadan özellikle ajitasyonu es geçerek dramatik ögelerle arasına bir mesafe koyan film, bu sayede anlam ve önemini arttırmış. Peki nasıl oldu da Birleşmiş Milletler gücünün varlığında böylesi bir soykırım yaşanabildi? AB’nin, BM’nin, NATO’nun hataları sonucu gelinen nokta, sürece hâkim olmayan seyirci için filmde biraz eksik kalmış gibiydi. Tabii bu noktada da diyebiliriz ki, öyle olsa o başka bir film olurdu. O zaman şöyle diyeyim, soykırıma giden yolların ele alınmamış olması ve katliamın boyutunun hak ettiği şekilde görselleştirilmemiş olması filmin hem eksisi hem de artısı. Nitekim, izledikçe düşündüren, düşündükçe isyan ettiren bir film Nereye Gidiyorsun, Aida?

HANİ İNSANLAR İÇİN ORADAYDINIZ?

Afganistan’da yaşananlara insani yönden bakınca bugün de aynı haklı soruyu sormalıyız; ‘BM neydi?’ BM, dünya barışını sağlamayı hedefleyen, silahlı çatışmanın olduğu bölgelere insani yardım sağlanması amacıyla üye ülkelerin hükümetleriyle hareket eden, en büyük uluslararası kuruluş değil miydi? Bosna Hersek’te gerçekleşen soykırımın engellenmesi adına sahada yer alan en önemli kurumlardan biri değil miydi? Nasıl oldu da vurdumduymaz bir şekilde o gün o halkı katillerin eline terk edip bıraktı. Bugün Afganistan’a baktığımızda da sorumlu kurumların ülkeyi hızla terk ederek Afgan halkını eşi görülmemiş katillerin kanlı ellerine bıraktıkları görünüyor. BM’nin ülkedeki 100'e yakın uluslararası personelini Kazakistan'a tahliye ettiğini, sadece kısıtlı sayıda insani yardım personelinin ülkede kalacağını okuyoruz haberlerde. İnanın bana Quo vadis, Aida? filmini izlemenin ve modern dünya temsili kurumlarının varlık ve etkilerini düşünmenin tam zamanı. Bütün dünyanın gözleri önünde, uluslararası güçlü kurumların varlığında, Avrupa’nın ortasında, Birleşmiş Milletler’in güvenli bölge ilan ettiği Srebrenica’da katliam, soykırım ve iç savaş yaşandıysa, Afganistan’da neler yaşanabileceğini düşünmek dahi istemiyorum.