Siz hiç, “Ben koroner baypas ameliyatlarına karşıyım… Kemoterapi de cinayettir zaten.” diyen bir Başbakan duydunuz mu, tahayyül edebilir misiniz ya da?..

Olsaydı ne kadar da komik olurdu, sahi.

Peki ya, Tayyip Erdoğan’ın sezaryenle, kürtajla ilgili sözlerine ne diyeceğiz?..

Mesele, tabii ki…

Kürtajın aynı zamanda aile planlaması, doğum kontrol yöntemi olarak kullanılması…

Türkiye’deki sezaryen oranlarının OECD ortalamasının üzerine çıkması değil.

(Öyle olsaydı tartışmanın tarafları tıp otoriteleri, tabip odaları ve dahi Sağlık Bakanlığı olurdu.)

***

Şimdi, aslında…

“Hani bu şeriat tehlikesi paranoya, irtica korkusu laikçilerin uydurmasıydı, n’oldi?” diye sormak var ya, onu geçelim.

Mesele; dinci gericiliğin, kadın düşmanlığının ötesinde…

Uludere konusunda sıkışmış olan AKP’nin, her zaman yaptığı gibi, gündem değiştirmeye, kendi tabanını konsolide etmeye çalışması, çünkü.

Ama bu sefer başaramadı.

Hem Uludere’yi unutturamadı…

Hem de üstüne nur topu gibi bir kürtaj meselesi çıktı.

***

Başbakan’ın Uludere’yle kürtaj arasında kurmaya çalıştığı benzerliğin tutmadığı açık da...

Ben size başka bir şey söyleyeyim.

Sezaryenle, kürtajla ilgili söyledikleri de kendi tabanında bile tutmaz, AKP’nin kadın seçmenleri arasında hiç tutmaz.

Çünkü…

Sezaryen, kürtaj, spiral, doğum kontrol hapı gibi ana, çocuk sağlığıyla ilgili modern tıbbi yöntemleri yaygın olarak kullananlar…

Zannedildiğinin aksine sadece modern, laik kadınlar değildir.

İnanmazsanız, on beş yaşından başlayıp menopoza girene kadar sekiz, on, on beş doğum yapan kadınlara sorun.

“Bizim zamanımızda böyle şeyler yoktu, olsaydı bu kadar doğurur muyduk?” diyeceklerdir.

Ya da, varoşlardaki bir hastanenin kadın doğum polikliniğinin önüne gidin, bakın.

Başlarını utangaçca önlerine eğip muayene için bekleşenlerin çoğu başörtülü, türbanlı, dindar, “muhafazakâr” kadınlardır.

Bir kere…

Kocaları korunmayı günah ya da mekruh saydıkları veyahut da erkekliklerine yediremedikleri için bu tür tıbbi yardımlara en çok ihtiyaç duyanlar onlardır.

Dahası…

Bizde kadınların dini nedenlerle bu yöntemleri kullanmayı reddetmesi de yaygın bir davranış biçimi değildir.

***

“Kürtaj” kelimesi Fransızca “küretaj”dan gelir. Kürete etmek, kazımak demektir.

En çok, bebek anne karnında öldüğünde uygulanır.

Annenin sâlâhı için bir an önce kürete edilmesi, kazınıp alınması gerekir.

Yoksa çürüyüp tefessüh eder, annenin bünyesini de zehirler çünkü.

***

AKP’nin referandumda sol liberal hormonlu yüzde elli sekiz, seçimlerde Cemaat hormonlu yüzde elli oy almasına…

Artık iyiden iyiye halkla ilişkiler faaliyetine dönüşmüş olan operasyon dalgalarına…

Stadlardaki yüz bin kişilik görsel şovlarına bakmayın.

Görebilenler baştan da görüyordu…

Bu üçüncü dönem AKP’nin en zor dönemi.

Bütün gücüne rağmen ne Kürt sorununu çözebiliyor, ne yeni Anayasa yapabiliyor.

Tam da iktidarının doruğundayken iktidarsızlaşmaya…

Ordusu, polisi, yasaması, yürütmesi, yargısı, bütün yönetim aygıtları elindeyken yönetememeye başladı.

Bunun için Kürtlere, kadınlara, emekçilere, yoksullara, solculara karşı saldırganlaştıkça saldırganlaşıyor.

Memleketin sâlâhı için bir an önce kürete edilmesi gerekiyor.

Çürüyüp tefessüh edecek, kendisiyle birlikte bütün bünyeyi zehirleyecek yoksa.