Mahir Ünal’ın günahı neydi?
Fotoğraf: AA

AKP içinde bir isim daha affını istedi. Sadece grup başkanvekili değil aynı zamanda partinin iletişim stratejisini belirleyen isimlerden biriydi Mahir Ünal. Bugüne kadar partinin gündeme gelmesi istediği konular, kullanılacak dil ve argümanlar onun oturduğu masalarda son şeklini aldı. İletişim konusunda boş bir isim değil, neyi ne zaman konuşacağını kestirebilir.

Peki ne oldu da Ünal’ın söylediği söz deyim yerindeyse onu koltuğundan etti? Çünkü Ünal’ın çıkışı, bu meseleye dair AKP’lilerin yaptığı ilk açıklama değildi. Hatta tüm Osmanlıcıların ilk başvurdukları kalıplardan biri oldu. Erdoğan da çok sever. Muhalefetin bu çıkışlara reaksiyonu da çok tahmin edilir. Ne bir eksik ne de bir fazla. Bu işin buraya gelmesinde Devlet Bahçeli faktörünün başat rol oynadığı herkesin ortak değerlendirmesi sanırım. Burada da anlaştıysak bir başka soruya geçelim. Bahçeli neden bu reaksiyona gerek duydu ve neden şimdi?

İLK KEZ Mİ DUYDU?

Bahçeli AKP’lilerden bu cümleyi ilk kez duymuş olamaz. Cumhur İttifakı oluştuktan sona bile Erdoğan en azından dört beş kez tekrar etmiştir bu düşünceyi. Mahir Ünal’a özel bir garezi olamayacağına göre bu reaksiyonun nedeni nedir? Kuşkusuz en belirgin neden seçim sürecine girmiş olmamız. MHP’nin seçim stratejisinde yeni kırmızı çizgiler oluşuyor ve bu kırmızı çizgilerin partneri tarafından da bilinmesi gerekiyor.

NEDİR BU ÇİZGİLER?

MHP Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin tavrını çok net açıkladı. Erdoğan MHP’nin de adayı. Ama şuana kadar parlamento seçimlerine dair bir açıklama yapmadı. Özellikle barajın yüzde 7’ye çekilip il barajının konması ittifakları anlamsız hale getirirken bundan MHP-AKP blokunun da etkilenmemesini beklemek doğru olmaz. Uzun süredir AKP ve MHP’nin bazı illerde bir arada bazı illerde ayrı girmek üzerine hesap yaptıkları ve bu konuda çalışma başlattıkları biliniyor. Bu matematik mesaisinden nasıl bir sonuç çıkacağını henüz bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz kadarıyla MHP parlamento seçimlerine ilişkin ayrı çalışma yapmaya başladı bile. Kendi çizgisini daha net belli edecek, Erdoğan’la uzlaşırken AKP ile bazı mesafelerini koruyacak görece bağımsız bir çizgi hedefleniyor. MHP bu hamleyle bir yandan AKP’ye mesafe koyma şansı elde ederken diğer yandan çizgisinin muğlaklaşması nedeni ile İYİ Parti’ye kaptırdığı seçmenle de yakınlaşma şansı yakalamayı hedefliyor. MHP’nin milliyetçi dozunu artırması hiç kuşku yok ki İYİ Parti’de de benzer bir eğilimi körükleyecektir. Bu da taktiğin ikinci sonucu. Kendini seçmene anlatırken muhalefet cephesinde başta Kürt sorunu olmak üzere bazı başlıklarda gedik açma şansı veriyor.

Ankara kulislerine göre bu durumun Erdoğan-Bahçeli arasında istişaresi de yapılmış hatta belli konularda mutabakata varılmış durumda. MHP kurmayları bu stratejiyle beklenilen orandan çok daha yukarıda oy olacaklarını düşünüyorlar. Bir anlamda Mahir Ünal hamlesi MHP’nin bu konuda attığı ilk adım oldu. Ama belli ki son olmayacak.

DESTİCİ NE DEMİŞ OLDU?

Bunlar yaşanırken bir açıklama da BBP Başkanı Mustafa Destici’den geldi. Cumhurbaşkanı olacak ismin parti başkanlığından ayrılması gerektiğini ifade eden Destici, seçim öncesi bir başka tartışmayı da gündeme getirmiş oldu. Bu açıklamanın karşılık bulup bulmaması Erdoğan’ın seçim öncesi başlatacağı anayasa tartışmasına ne kadar önem vereceği ile ilgili olacak. Erdoğan’ın “Başkanlık sisteminde aksayan noktalarda düzenleme yapabiliriz” açıklaması düşünülürse asla yapmaz diyebileceğimiz bir başlık değil. Bakarsınız AKP’yi bırakırım diyebilir.

Çünkü son dönemde Ankara’da konuşulan bir başka nokta da Erdoğan’ın AKP’yi artık bir yük olarak görmeye başladığıydı. Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklanan AKP’de ne olduğuna çok bakmayan, çalışmayı liste hazırlamak boyutuna kadar indiren bir Erdoğan portresiyle karşı karşıyayız.

Koalisyonu bakanlar nezdinde kuran Erdoğan, parti içinde her türlü değişikliği yapma konforuna sahip. Bu durumun faydalı olabileceğini düşünürse kimsenin gözünün yaşına da bakmaz.

Mahir Ünal tam bu anda, bir anlamda da gümbürtüye gitti. Söylediği lafla çok ilgisi yok yani.