Ben yazıya başlıktaki soruya “keşke” diyerek başlayayım, ama asıl sizin cevabınız önemli.

İnsanların işsizlik ve yoksulluktan intiharın eşiğinde dolaştığı, borç krizinde boğulduğu, parasının pul olduğu, doktorunun mühendisinin ve en parlak gençlerinin ülkeden kaçtığı, ağzını açanın içeri tıkıldığı, laikliğin, hukuk ve adaletin esamesinin okunmadığı koşullarda yaşarken, oyları eriyor denen bir iktidarın hala yüzde 25-30’lar civarında desteği olduğu söylenebiliyorsa bir muhalefet krizi olduğu da kesin.

Yıllardır konuştuğumuz muhalefet krizinin en önemli göstergesi de iktidarın alternatifinin iktidardan dökülenlerde aranmasıydı!

Kriz bahsinde aslı olmayan bir örnek verilir çokça; güya Çincede “kriz” iki sözcük ya da iki harfle yazılırmış ve tek tek okunduklarında biri “tehlike/tehdit” diğeri “fırsat” anlamına gelirmiş. Dili iyi bilenler bunun asılsız olduğunu, Mandarin (Çince) dilinde “Weiji” sözcüğünün “tehlikeli nokta”, “zor durum” anlamına geldiğini söylerler, yine de krizin Çincede ikili anlamı olduğu efsanesi devam eder.

Çincesini geçelim, ama krizler gerçekten içlerinde fırsatlar barındırırlar. Eğer onları doğru tahlil eder, doğru reçeteler uygularsanız. Bunu yapamadığınızda, işte asıl o zaman, dönün sözcüğün Çincedeki anlamına: “Zor durum / Tehlikeli nokta!

Türkiye’de “muhalefet krizi”ne dair yıllardır konuşulurken, zaman zaman bu krizin sona erdiğine dair işaretler de görüldü. Gezi’yi en başa yazalım tabii, ama bugünkü yazıda “Muhalefet krizinin sonu mu?” sorusunu sorduran en çarpıcı olayın Adalet Yürüyüşü olduğunu söyleyeyim.

En son Maltepe Mitingi üzerine de bu anlama gelecek olumlu şeyler söylendi. Eleştirilebilecek, eksik bulunabilecek yönleri olsa da, Kılıçdaroğlu’nun bir süredir geliştirdiği söylem ve eylemleri genelde olumlu bulduğumu not edeyim.

Maltepe Mitingi’nde yaptığı saptama da “muhalefet krizi”ni sonlandırmaya hizmet edecek nitelikteydi: “Birileri Türkiye’yi zifiri karanlığa sürüklemek istiyor. İnsanları korkuyla sindirmek istiyor. Yaratılmak istenen bu korku ikliminin aparatlarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Siyasallaşmış yargı, mafya, uyuşturucu kaçakçıları, uyuşturucu baronları, paramiliter yapılar, beşli çeteler, yandaş medya ve beslemeleri, trol ağaları, insan kaçakçıları, silah kaçakçıları, hepsi ama hepsi birlikte çalışıyor. Bunların tek bir amacı var. Korku iklimini yaratmak ve bu iklimden nemalanmak.

Muhalefeti iktidara taşıyacak yolun ilk adımında o korku iklimini dağıtmak, sonlandırmak var. Bunun nasıl olacağı da belli. Adalet Yürüyüşü’nde olduğu gibi, Maltepe Mitingi’nde olandan fazlasıyla, “Türkiye’yi zifiri karanlığa sürükleyenler”e karşı el ele, omuz omuza, meydanlarda olmak.

Korkunun yıkılıp cesaretin büyütüleceği yerler meydanlar ve sokaklardır. Orada insanların birbirlerini, birlikteliklerini hissetmeleridir.

Dün, miting üzerine yapılan kimi değerlendirmelerde; “Milletin Sesi mitingiyle moral bulan CHP, saha çalışmalarını artıracak. CHP, hafta sonu Van’da kampa girecek. Ardından milletvekilleri illere dağılacak, yurttaşla bir araya gelecek”, deniyordu.

Yeni mitingler, yeni mitinglerde daha geniş kitlelerle buluşmak, miting alanlarını birlik alanlarına dönüştürmek konusunda bir şey söylenmiş değil ama…

Şimdi kimsenin “ben” deme lüksünün olmadığı, kendimiz ve dar çevremiz için değil toplumun bütünü için, bir karınca topluluğu gibi birlikte ve dayanışma içinde yaşamamız gereken günlerdeyiz.

Muhalefet krizinin sonu da böylesi bir birlik ve dayanışmayı söylemden eyleme, mücadeleye ve hayata taşıdığımızda gerçekten gelmiş olacak!