Her ülke gibi Türkiye de göç alıyor ve göç veriyor.

Hafta içinde yayımlanan OECD Raporu’nun bir kez daha kanıtladığı gibi, ülke, bir taraftan, büyük çoğunluğuyla, daha iyi eğitim almak isteyen ya da eğitim almış olmasına karşın bu ülkede iş bulamayan, iş bulsa da tutunamayan gençlerin Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerine “gitmesi” sürecini yaşıyor.

Diğer taraftan da ülke, çoğu Suriyeli, onun yaklaşık beşte bir kadarı da Afganlı olmak üzere, 5-6 milyon olduğu “söylenen” çok büyük çoğunluğu eğitimsiz kişinin ülkeye “gelmesine” tanık oluyor.

Bu göç süreçlerinin birincisi, AKP iktidarının yanlı(ş) eğitim ve istihdam politikalarının, ikincisi de aynı iktidarın yanlış dış siyasetinin doğrudan sonuçlarıdır.

Ancak son zamanlarda göç olgusu, gerek sayı, gerekse nitelik olarak, başka hiçbir ülkede örneği görülmeyen ve ülkeye çok zarar verici özellikler gösteriyor.

EĞİTİMİN “İTTİĞİ”

Eğitim yakın yıllara kadar, bu toplumda “yükselmenin” en etkili yoluydu.

Cumhuriyet’in, kapsamlı ve düzenli bir biçimde yetenekli gençlere, gerek yurt içinde, gerek yurtdışında “eşitlikçi ve yarışmacı” bir yöntemle sağladığı, parasız yatılı eğitim olanağı, onların, siyasette, bürokraside, bilimde ve sanatta en üst noktalara gelmelerinin yolunu açan “tek seçenekti”. AKP iktidarında, eğitimde giderek artan içerik yozlaşmasıyla birlikte o “yoksulluktan kurtulma” düzeni de tümüyle yok edildi.

Bu nedenle de yurt dışına göç süreci bireysel olmaktan çıkıyor. Artık aileler ellerindeki her olanağı kullanarak, çocuklarının daha iyi eğitim alması için yurtdışına göç ediyor. Örneğin, Çamlıhemşinli, meslek sahibi bir ana babanın çocuğu olan Nergis İstanbul’da iyi bir üniversitede profesör; eşi de bürokrasinin bürokrasi olduğu yıllarda ülkemizi yurt dışında temsil edecek ölçüde başarılı bürokrat.

Nergis, çocuklarının iyi bir eğitim alması için yurt dışına gitmek istiyor. Çünkü, gerek anne-babasının, gerekse eşinin ve kendisinin almış oldukları nitelikteki eğitim artık İstanbul’da bile bulunamıyor. İlkokul çağındaki çocuğu için biçim ve içerik olarak çağdışı bir eğitimin dışında seçenek yok. Sayısal ya da fen yönü daha güçlü olan lise çağındaki çocuğuna da tek seçenek olarak imam- hatip okulu dayatılıyor.

Göçün, ek bir gerekçesi var. Nergis ailesi, olağanüstü bitki örtüsünü, derelerini ve yaylalarını çok sevdiği, her olanağı kullanarak geldiği Hemşin ve çevresinin, Katar sermayesi ve ona eşlik eden Suriyeli ve Afganlı göçmenler tarafından işgal edilmesinin acısını da artık katlanılmaz buluyor.

TALİBAN İLE GELEN

ABD’nin yeni yönetiminin Afganistan’dan askerlerini Eylül’de tümüyle çekmesinden sonra Başkent Kabil havaalanının güvenliğinin sağlanması görevi Mehmetçiğe veriliyor. Karşılığında ABD, araç gereç, ulaşım ve en önemlisi parasal destek sağlayacak.

Taliban, Afganistan’ın yüzde 85’ini elinde tutuyor; havaalanının yer aldığı diğer kısımda da yabancı asker istemediğini; onları “düşman” sayacağını açıklamış bulunuyor. Buna karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan:

“Taliban bu görüşmeleri Türkiye ile daha rahat yapması lazım, çünkü Türkiye’nin inancıyla alakalı ters bir yanı yok” diyor.

Hiçbir yoruma yer bırakmayacak kadar açık olan bu sözlerin kavranması için kadınlara eğitim hakkı tanımayan Taliban konusunda çok özet bir alıntı yeterli olacaktır:

“Kurdukları “Afgan İslam Emirliği” eski fetva kitaplarıyla yönetilen totaliter bir teokrasidir. Satranç, güvercin beslemek, müzik, yasak, kadınlara burka zorunlu…” Taha Akyol, Karar gazetesi, 20 Temmuz.

Eğer bu Taliban’ın Erdoğan’ın dediği gibi “Türkiye’nin inancıyla alakalı ters bir yanı yok” ise, derler ya, “vay ki vay”!,

Aynı günlerde İçişleri Bakanı Soylu “Ay yıldızlı tabutları taşımakla millet olunur” diyerek gidişe açıklık getirirken ve AKP-MHP dışında kalan tüm siyaset Erdoğan’ın göçmen politikasını eleştirirken, ilginçtir, CHP Milletvekili Cihangir İslam, Erdoğan’ı eleştiren İYİ Parti sözcüsünü eleştiriyor!”

Sonuçta, Nergis’ler göç ediyor; Suriyelilerden sonra Afganlılar da geliyor ve ülke, yalnızca ağaçları kesilerek değil, niteliksel olarak da çölleşiyor!

Bu çok karanlık gidişin kesinlikle tersine çevrilmesi gerekiyor!