Poirot’lar ölmez!

Hercule Poirot, Agatha Christie’nin en sevilen esrar çözücülerinden biri. Belki de en sevileni. Bu nedenle de kitaplarının bunca yıl geçtiği halde ardı ardınca basılmasına, filmlerinin ve dizilerinin birbirini izlemesine şaşırmıyoruz. Aynı kitabın 1’den fazla uyarlamasının yapılmasına da. En sevilen kitaplarından “Murder on the Orient Expres / Doğu Ekspresi’nde Cinayet”in de (Biz “Şark Ekspresi’nde Cinayet” diye okumuştuk) bu sefer de Kenneth Branagh tarafından uyarlandı.

“Murder on the Orient Express” en sevdiğim Agatha Christie esrarlarından biridir. Hal böyle olunca, elbette bir kere okumakla kalmıyorsunuz. Filmi izlerken de, heyecan dozu ister istemez biraz azalıyor. Ama öyle mi acaba? Sir Kenneth Branagh pek çok kişinin bu esrara vâkıf olduğunu bildiği halde, son âna kadar, sanki kimse bilmiyormuşcasına sırrı açığa vurmamak için özen göstermiş. Oysa “Murder on the Orient Express” en fazla okunan Christie kitaplarından biridir. Sidney Lumet’nin 1974 yapımı filmini izleyenlerin sayısı da, ikinci uyarlamayı yapacak yönetmeni korkutacak kadar çok. Branagh da oyuncu kadrosunu çözüm konusunda ikna etmiş, ancak ne olduğunu söylemiyor.

“Bunu söylersem, sizi öldürmem gerekir,” demiş bir söyleşide. Esrar var ama altında öfke, kayıp ve keder de var. Elimizden geldiğince paranoya ve şüphe yarattık. Filmin sonunda kim, nasıl ve niçin soruları önem kazanıyor. Bize gerilim sağlayan asıl soru ise, “Niçin?”

Neden bu kitapla filmi yazdığıma gelince, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı geçen yıldan beri İKSV Galaları düzenlemeye başlamıştı. 2017-2018 sezonunun ilk galası olan “Murder on the Orient Express”, 7 Kasım Salı akşamı 21:00’de, tarihi Sirkeci Garı’nda Christie hayranlarına sunulacak. Sirkeci Garı, aynı zamanda Doğu Ekspresi yolculuğunun başlangıç istasyonuydu.

Daha çok Shakespeare uyarlamalarıyla tanıdığımız Kenneth Branagh sadece filmi yönetmekle kalmamış, Belçikalı dedektif Hercule Poirot’yu da, şaşırtacak kadar abartılı bir bıyıkla oynuyor. Bıyıklarına azami dikkati gösteren, bakımlarını badem yağıyla yapan, el sürdürmeyen Poirot acaba bunu görse ne derdi. Poirot o devasa bıyıkla İstanbul’dan Paris’e giden trende işlenen cinayeti çözmeye çalışıyor. Üstelik de tren karlar arasında sıkışıp kalmış, içeride de on üç yabancı var.

Kurbana gelince, Johnny Depp, ilk filmde Richard Widmark’ın oynadığı Amerikalı Ratchett karakterini ondan devralmış. Diğer oyuncular arasında ise Michelle Pfeiffer, Penélope Cruz, Dame Judi Dench, Willem Dafoe var. Sidney Lumet’nin filminde Sir John Gielgud’un oynadığı Beddoes, bu sefer sanatçılığı ile asalet payesi alan bir başka aktöre, Sir Derek Jacobi’ye nasip olmuş. Yeni “Murder on the Orient Express”in yapımcısı Ridley Scott, senaryo yazarı ise Michael Green, yani “American Gods” dizisinin yaratıcısı.

Esrardan söz ettik, sürprizler ima ettik. Aslında Kenneth Branagh bu konuda çok ciddi. Sadece, Ratchett’ın hâlâ kurban olduğunu söylemekle yetiniyor. Tıpkı kitapta ve önceki filmde olduğu gibi. Ancak belli ki roman ile film arasında farklar var. Branagh, “Olaylar gene trende geçiyor, karakterlerin çoğu burada da var, ama bir şeyler ekledik,” demiş. “Esin kaynağımız “Murder on the Orient Express” ama başka Christie kitaplarından da yararlandık”.

Sir Branagh’ın hayranlarındanım, hatta pek beğenilmeyen “Mary Shelley’s Frankenstein”ı da çok beğenmiştim. Yeni filmini henüz görmediğim için yaptığı değişiklikler hakkında bir şey söyleyemeyeceğim. İtirazım, Poirot’nun tipine. Biz, bütün Poirot maceralarını okumuş kişiler, gözlerimizin önüne bir Poirot getirmiştik. Fotoğraflar ve fragmanlardan anlaşıldığı kadarıyla Branagh’ın dedektifinin onunla fiziksel olarak ilgisi yok. Ona bakarsanız 1974 yapımındaki Alber Finney’in de ilgisi yoktu ki, o da çok usta bir aktördür. Ben, genellikle beğenilen Peter Ustinov’u da üstadın meşrebine uygun bulmamıştım.

Keşke diyorum, belli bir noktadan sonra bir kanun çıksaymış da, artık bütün Poirot’ları dizinin dedektifi David Suchet oynasaymış!