On gün kadar önce eski bir arkadaşım aradı. O kadar eski ki, sadece adını söylediğinde bir müddet hatırlayamadım. Sonra birden, hani olur ya, önümdeki sis bir anda dağıldı ve hatıraları, öğrenilmiş yeni şeyleri, dostlukları ve o güzel günleri bir anda üstüme boca etti mi desem? Yanında da o zamanlar birlikte çalıştığım Mustafa vardı. Devlet bilgisi ve belediyecilik tecrübesi olan bir arkadaşımızdı. Çevre bilinci edindiğim ilk günleri tekrar yaşadım.

Pazar günü Dünya Çevre Günü’nü kutladık. Dünya Çevre Günü 5 Haziran’da bütün dünyada kutlanıyor. Stockholm’deki ilk Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında alınan kararla hayatımıza girmişti. O toplantıda BM’ye bağlı bir çevre programı da kurulmuştu. 5 Haziran, bu programın ilk konferans tarihidir. Ellinci yıl sonraki tema ise "Sadece Tek Bir Dünya".

Bizde ise, Marmara Denizi’ne ve Boğazlara kıyısı olan 45 belediye, amacı doğayı ve yeryüzünü korumak olan Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği’ni iki yıllık bir hazırlık sürecinin ardından, 25 Nisan 1975’te kurdu. Başlangıçta İzmit’te olan birlik merkezi, Mayıs 1977’de İstanbul‘a taşındı. Birliğin adı da 30 Nisan 2009 tarihinde “Marmara Belediyeler Birliği” olarak değiştirildi.

***

Bu birliğin varlığı ve çalışmalarıyla çevre bilinci edinenlerden biri de bendim.

Oysa çevrenin pekâlâ farkındaydık. Özellikle yazları gittiğimiz Maltepe’deki ev, koskoca bir çayırlık-bostanlık arazinin ortasındaydı. Evimizin hemen sağındaki bostanda dolabı çeken eşekle, uzun izleme seansları sonucu bir yakınlık kurmuştuk. İbrahim efendinin arıları zaman zaman bizi soksa da, Yaşar ağabeyin iki atı ile aramız gayet iyiydi. Hatta bir ara iki kuzum bile vardı. Bir de, sık sık ziyarete gelen komşu kuzu Cemil.

Bostanlardan gelen meyve-sebzeyi yerdik. Meyvelerimizi bahçedeki ağaçlardan da toplardık. Yere paralel uzayan çamda salıncağım vardı. İncir ağacına güvenmenin sonucunda nispeten alttaki dallardan yere düşmüştüm. Fıstık çamlarının altında, çam iğnelerini karıştırıp çam fıstığı arardık. Dut toplamak için (beyaz dut) çıktığım ağacın tepesinde bir kırmızı karınca ordusu tarafından kuşatılmıştım. Yani, çevredekiler ile birbirimizi tanıyorduk.

Ama bu beraberliğin tehlikede olduğunu, tertemiz denizimizin özen göstermezsek kirleneceğini, atmosferimizin de insan dikkatsizliğinin sonucu olan çeşitli sorunlarla karşılaşacağını bilmiyorduk. Bunlar ve benzer ihtimalleri ilk kez MBB’de duydum. Mustafa ile basın bültenlerinden, etkinlik duyurmaktan sorunluyduk. Bin itinayla yazdığımız bültenleri teksir makineleri ile teksir kâğıtlarına çekerdik. Hamal gibi, boyuna kâğıt ve kitap taşırdık. Bu arada, kâğıt harmanlamada da üstümüze yoktu. Gençtik demek, bugüne göre hayli gençtik. Ama çevre sorunundan ilk haberdar olunan, ilgilenen ve elinden geleni yapmaya çalışan şanslı gençlerdik.

Arkadaşlar da var elbette. Selahattin Yıldırım, Selahattin Bağdatlı, Halil Ünlü ve, örneğin ilk paragrafta bahsi geçen iki arkadaş: “Sevin, ben Devlet!” diyerek yeniden hayatıma giren Devlet ile, basın tanıtımında omuzdaşım Mustafa Küpçü. Öyle uzun yıllar geçmiş ki, ben bu arada Mustafa’nın oğlu Kayra ile de arkadaş olmuşum. Ve şimdi, yaklaşık elli yıl sonra, bu birbirine bağlı, çalışkan, mücadeleci ekipte başka kimlerin olduğunu hatırlamakta zorluk çekiyorum. Halil avukattı ama Nurcan da vardı, değil mi? O da avukattı. Sonra Erol Köse başkanımız vardı tabii. Eh, half-time olsa bile, ben de vardım. Birlikte çalışmayı çok severdim. Ekibe göre geç başladığım için çok şey öğrenmem gerekiyordu.

***

Marmara Belediyeler Birliği hâlâ de etkin. Marmara Denizi’nin karşı karşıya olduğu kirlilik tehdidi ve müsilaj krizi için bir Marmara Denizi Eylem Planı hazırlamışlar. 8 Haziran Marmara Denizi Günü’nde tüm kıyılarda etkinlikler düzenlenecek, #MarmaraHepimizin #BirlikteTemizTutalım etiketleri ile bir kampanya çalışması yapılacak.

O öğrenme heveslisi, nispeten genç ve umutlu günlerden “kıyametin eşiği”ne nasıl geldik, bilemiyorum. Ama bildiğim şu: Çevrenin önemi benim için o sıralar gerçeklik kazandı. Eskisi kadar çalışamıyorum galiba, ancak bugün bile eskisi kadar umudum var. Üstelik bugün o umudu hak eden gençler de var!