Şu aile hekimliği meselesinde yazmaya pek de meraklı değilim aslında.

Şu aile hekimliği meselesinde yazmaya pek de meraklı değilim aslında.

Bir kere…

Doktor dediğin ister sağlık ocağında çalışsın ister aile hekimi olsun insanlara faydalı bir iş yapıyor neticede.

Benim eleştirim doktorlara değil sisteme ama…

Gene de aile hekimi olan arkadaşlarım alınıyorlar, farkındayım.

Dahası…

Bakanlık hâlâ pilot uygulamayı bitirip kalıcıya geçemediyse de… Vatandaş şifreyi çoktan çözdü.

Muayene, tedavi olmak istiyorsan hastaneye; reçete yazdırmak istiyorsan aile hekimine!

Zaten Sağlık Bakanlığı da başlangıçtaki iddialarından hızla ricat etti.

Dünkü gazetelere verdiği yarımşar sayfalık ilanları görmüşsünüzdür.

O, başlardaki…

Her ailenin bir aile hekimi olacak… Aile fotoğrafında yer alacak… Evlere gidecek… Gece gündüz çalışacak… Ailenin bir parçası olacak falan böbürlenmeleri gitmiş.

Geriye sade suya tirit tek bir mesaj kalmış…

“Artık hepimizin aile hekimi var!”

İyi de ne olmuş yani?..

Onun cevabı yok.

***

Çıta bu kadar düşünce aile hekimliğini eleştirmek de iyice anlamsızlaşıyor ama…

Ne yapayım ki top ikide bir ayağıma geliyor.

Geçen hafta…

Komedyen Beyaz’ın oynadığı “Sizin ailede doktor var mı?” reklamlarına değinip sormuştum…

Kendisinin gerçekten bir aile hekimi var mı, yoksa o reklam seçim yatırımı mı?..

Ya da, bütün bunlar sadece komiklik olsun diye mi?..

***

Cevap ertesi gün Gaziantep’ten geldi.

Gaziantep polisi vatandaşı aile hekimliği kandırmacasına karşı bilinçlendirmek için… Üniformanın yerine önlük, copun yerine de tansiyon aleti kuşanıp kapıları çalmış.

Vatandaşların tansiyonlarını ölçüp birer de hap vermişler.

Kapıyı açanların yüzde seksen altısı verilen ilacı düşünmeden yutmuşlar!

***

Seçim meydanları ısınmaya başladı ya…

Başbakan da temcit pilavını ısıttı.

Kendileri sağlıkta ne büyük devrim yapmışlarmış!

Oysa…

Bir zamanlar kendisi de SSK’lıymış… Sabah erkenden kuyruğa girerlermiş… Sıra gelince de “doktor efendi” (“bey” değil, “efendi”ye dikkat) muayenehaneye davet edermiş.

Peki, SSK’nın Genel Müdürü kimmiş o zamanlar?..

Şimdinin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. (Hımm, anladınız siz onu!)

Bu Kılıçdaroğlu zaten hep şu Samsun’da açlıktan ölen bebeği diline dolamış da… (Eline gözüne dursun…  Bu tür olaylar gözden de kaçabilir, olabilirmiş de…)

Gümüşhane’den iki tane jet uçakla böbrek nakline götürülen Semih’i niçin görmüyormuş? (Birinciyi anladım da ikinci jet ne işe yaradı acaba?)

Hele şu doktorlar…

Mesleğe girerken yemin etmişler ama ideolojik amaçla grev yapıyorlarmış.

Bu milletten beddua alır, iflah etmezlermiş…

Açıkça söylesinlermiş… “Çalışmak istemiyoruz” derlerse istedikleri yere çekip giderlermiş. (“Ya sev, ya terk et”in AKP’cesi… Gün gelir, Taraf’a kapak olursa şaşırmam.)

***

Şaka filan değil…

Gaziantep polisinin halka “dışarıdan bilinç götürme” haberinin Milliyet’teki başlığı aynen şöyleydi…

‘Aile Hekimi’ Hapını Yuttular!

Döndün dolaştın lâfı gene aile hekimliğine getirdin demeyin ne olur.

Bence aile hekimliği hapını yutmak pek mühim değil de... (Polisin tansiyon hapı diye verdiği boyalı şekermiş, zaten.)

Asıl tehlikelisi…

AKP sağlıkta çok büyük icraatlar yaptı, bu nedenle seçimlerde çok oy alacaklar… Bu Sağlık Bakanı var oldukça kimse AKP’nin bileğini bükemez zokasını yutmak.

Onun tedavisi yok çünkü!