Türkiye’nin Libya’ya asker gönderme kararından ve Erdoğan-Trump görüşmesinin hemen ardından; ABD, Trump’ın emriyle İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani’yi öldürdü. Aynı saldırıda, Irak ordusunun bir parçası haline gelmiş olan Haşdi Şabi’nin Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el Mühendis de öldürüldü.

ABD’nin bu hamlesinin Türkiye’nin Libya kararıyla bir ilişkisi olduğunu ya da Erdoğan-Trump görüşmesinde Süleymani operasyonunun da konuşulmuş olabileceğini söylemiyorum. Kesinlikle hayır.

Erdoğan-Trump görüşmesinde, bizim Saray’dan yapılan açıklamaya göre; ikili ilişkiler, Libya ve Suriye’deki son durum konuşuldu, Erdoğan, Irak’ta ABD’ye dönük eylemler konusundaki üzüntüsünü ifade etti. Ve “İki lider, bölgesel meselelerinin çözümünde diplomasinin önemini vurguladılar.”

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre ise; “Başkan Trump, dış müdahalelerin Libya’daki durumu karmaşık hale getirdiğine işaret etti.”

Dış müdahalelerin dünyayı ne hale getirdiğinin en somut örneği Afganistan, İran, Suriye, Libya, Yemen, alev alev yanan Ortadoğu ve bu konuda en son akıl verecek ülke ABD.

İki liderin “bölgesel meselelerin çözümünde diplomasinin önemini vurgulaması” şaka gibi. Hele de hemen ardından, Trump’ın, İran’da Hamaney’den sonra en güçlü ikinci isim ve hem İran hem de İran’ın dışındaki pek çok ülkede efsane olan General Süleymani’nin öldürülmesi emrini vermesi, diplomasi şöyle dursun Ortadoğu’nun bütününde yıkıcı etkisi olacak bir bombanın pimini çekmek anlamına geliyor.

Şimdi, önce bölge geleneğinde ve siyasi pratiğinde sıkça görüldüğü üzere, cenazelerle birlikte pek çok bölge ülkesinde yaygın kitlesel gösterilerin başlaması ve bir mucizevi el durdurmazsa bir şiddet dalgasının bölgeyi sarması beklenebilir.

Bölge uzmanları, derinleşecek kaosta şimdiye kadar hedef alınan başta IŞİD olmak üzere bütün terör örgütleri yeniden güçlenerek sahneye çıkarken, PKK’nın da daha uygun bir ortam bulmasını bekliyor.

Kimi ABD’li senatörler de saldırının bölgeyi ABD için daha güvenli kılmayacağını vurguluyor. Irak’ta yalnızca ABD askerleri değil, onlar dışında da 10 bin kadar Amerikalı var ve İran ile Haşdi Şabi her yerde ABD’yi hedef alıp acı bir intikam alacaklarını söylüyor.

Trump iktidara geldiğinden beri İran’la gerilimi tırmandırıyor, Türkiye ise nükleer krizden başlayarak İran’a yakın durarak gerilimin düşürülmesine çabalıyordu. Yeni durum, Türkiye’nin iki ülke arasındaki pozisyonunu da zora soktu. Hele de, Suriye’den sonra Libya’da da bir ateşin içine girerken…

Trump, olayın ardından twitterda sadece bir ABD bayrağı paylaşarak da gösterdi ki, savaşa bile evrilebilecek gerilimi iç politikada kullanacak.

İlk seçimini “askerlerimizi binlerce kilometre ötedeki sonu gelmez anlamsız savaşlarda öldürtmeyeceğim, geri çekeceğim” diye kazanan Trump, şimdi ikinci seçimine o savaşları körükleyerek ve asker çekeceğim dediği bölgelere yeni askerler göndererek gidiyor.

Trump’ın Süleymani’nin öldürülmesi için verdiği emri, kendi ülkesinde Demokratlar ve hatta bazı Cumhuriyetçiler yasa yapıcı otoriteye ait olan “savaş ve barış konusundaki kararın” gaspı olarak görecekler.

Demokrat senatör Chris Murphy; “Yabancı siyasal yetkilileri genellikle öldürmememizin bir nedeni, böylesi eylemlerin daha çok Amerikalının canına mal olacağıdır. Bu gece asıl endişelenmemiz konu bu” diyerek eyleme dönük iç tepkilerin işaretini de vermiş oldu.

2020 savaş tamtamları çalarak geldi. Çevrenizde kontrolden çıkan bir yangın gelişirken yapılmayacak ilk şey o yangına atlamaktır!