Pasaport yenileme işlemleri için çektirdiğim fotoğrafı gözlük yüzünden reddettiler, ben de mecburen Vatan Caddesi’nin ara sokaklarından birindeki bir fotoğrafçıya koşturdum. Fotoğrafçı diyorum ama değil aslında; dilekçe işleri yapılan bir ofisin üst katında, küçücük bir odanın duvarına küçücük bir projeksiyon perdesi asmışlar, o kadar. Tripod ya da spot ışığı falan hak getire, floresan altında pespembe fotoğrafınızı çekip veriyorlar. Ne fiş var, ne vergi ne de kayıt.

Gözlüğümü çıkarıp yandaki koltuğa koyarken fotoğrafı çekecek gence “Aslında gözlük hiç çıkarmadığım bir eşya olduğundan bu iş garip geliyor bana. Tüm belgelerde de gözlüklüyüm.” dedim. Şöyle karşılık verdi: “İlahi nizam değil de insanların kurduğu düzen hâkim olduğu için böyle abi. Bu düzen yanlışsız olamaz ki!”

Bir biyometrik fotoğraf çektirip nüfus memuruna yetişeyim derken şeriat propagandası yapan, çember sakallı, yirmili yaşlarda bir gence çatmışım, şansın böylesi!

Fotoğraf makinesini açarken devam etti: “Bak abi, tüm bu yasalar insan yapımı, hem kimi İsviçre’den, kimi İngiltere’den, bize hiçbiri uymuyor ki! Bu yüzden hiçbir şey doğru düzgün işlemiyor.”

Hem vaktim azdı, hem sonuç vermeyeceği başından belli bu tür polemiklere kolayca atladığım günler çok geride kalmıştı hem de duyduklarımın içeriğini ancak kıpırdamadan objektife bakarken anlayabilmiştim, bu yüzden şeriatçı gence o sırada cevap veremedim. Dört vesikalık için en temizinden vergisiz kayıtsız 20 TL ödeyip nüfus müdürlüğüne koşturdum. Fırsatım olsaydı şunu sorardım galiba: “Yani diyorsun ki, dünyaya nizamullah hâkim olursa pasaport fotoğrafında gözlüklü olup olmamam mesele olmayacak, artık böyle güvenlik temelli sıkıntılarımız kalmayacak ha?!”

Düşününce mantıklı tabii; Taliban, El Kaide, IŞİD gibi örgütlerin hüküm sürdüğü bölgelerde tüm erkeklerin sakal bırakması, tüm kadınların kapkara çarşafla dolaşması gerekiyor. Bu durumda resmi belgeler için fotoğraf çektirirken takacağınız gözlük kimsenin umrunda olmayacaktır.

İnsanlığın binlerce yıllık politik ve kültürel deneyimlerle oluşturduğu yasaların birçok açmazı var elbette. Ama, kimi zaman kötüye doğru -faşist toplum örneklerindeki gibi- gitse de, tartışılıp yeniden yazılabilme özelliğine sahip akılcı yasal düzenlemeleri, bir kısmı 1400, bir kısmı 2000, bir kısmı da 3300 yıl öncenin toplumsal koşullarına göre ortaya çıkmış gerçekdışı mitolojik anlatılar üzerinden tasarlanan şeriat yasalarıyla kıyaslamanın elle tutulur yanı yok. İlkinde inançlı inançsız herkesin bazı ortak noktalarda buluşması olasıyken ikincisinde sadece belli bir inancın doğrudan dikte ve diktası söz konusu.

Tekrar nizamullah-fotoğraf ilişkisine dönersek: İlahi nizam özlemi çeken genç adam fotoğrafımı Japon gavurunun ürettiği bir makineyle çekti, Amerikan gavurunun ürettiği bir bilgisayar üzerinden baskı almak için yine gavur malı bir yazıcı kullandı.

Vergisiz kazancı kafasındaki ilahi nizama uyduran bu gencin insan yapımı yasalara uygun biçimde çektiği fotoğraf sayesinde ben bu satırları gavur ellerinde yazıyorum, siz de gavurun teknolojisi sayesinde okuyorsunuz. ‘Kul’ yapımı düzenle ‘Allah’ yapımı düzen arasındaki en somut farklılık burada ortaya çıkıyor işte...