Sofra Sırları: Şimdi güzel bir pilav yapalım

Bir seyirci ve film eleştirmeni olarak bu senenin (2017-2018) en iyi yerli filminin Sofra Sırları olduğunu, Demet Evgar’ın ise Sofra Sırları filminde bu senenin en iyi kadın oyuncu performansını sergilediğini düşünüyorum. Ne yazık ki filmin yarıştığı festivallerdeki jüri değerlendirmeleri bu zeki ve eğlenceli filmi, bu zorlu ve derinlikli performansı da görmezden gelmiştir. Film dramatik yanları olan içinde gerilimi ve absürtlüğü de barındıran bir kara komedi. Aynı zamanda da yeni bir tür olarak sayılmaya başlanan, yemek filmi. Filmlerinde pek çok türü harmanlamayı sevdiğini bildiğimiz yönetmen Ümit Ünal’ın kendine has formülü olarak da özetlenebilir.

Sofra Sırları, ana akım filmlerin sanatsal değerlerinin yeterli seviyede olmadığı varsayımını yanlış çıkartan son derece kaliteli bir film. Zor bir film olmasına rağmen gayet anlaşılır. Başarılı senaryosunda açtığı her kapıyı hikâye özünde kapatabilen, akıcı anlatımı ile akıllarda soru işareti bırakmayan bir film. Hikâyesi ile bir yandan çiğnenmesi zor lokmalar sunarken seyircisine keyif aldırtan formülü ile her çeşit sinema seyircisini rahatlıkla memnun bırakabilecek bir yapım. Sevgili Burak Göral’ın tabiriyle ‘seyirci dostu’ bir film.

Ciddi bir değişim yaşayan Neslihan karakterinde izlediğimiz Demet Evgar son zamanların en derinlikli, en zorlu kadın oyuncu performansı ile karşımızda. Evgar, bir taşra şehrinde kocası ile beraber yaşayan ve yemek yapmak konusunda kafayı sıyırmış bir noktada olan ev hanımı karakterinin, gerçeklikten çıkarak bir katile dönüşme sürecini başarıyla oynamış. Filmdeki diğer karakterler başıboş bırakılmamış ve hepsi ete kemiğe birer kimliğe incelikle büründürülmüş. Tüm karakterlerin özünde taşıdıkları benzer hırsları ile filmde suçlu-masum ayrımı arasında net bir çizgi konulmamış. Bu açıdan herkesin aslında kendilerinin katili ve kurbanları olduğunu söyleyebiliriz.

Stüdyo çekimleri ile kazanılmış olan tutarlılığın yarattığı kesintisiz atmosfer, seyirciyi hikâyenin içine sokarak orada tutmayı iyi başarıyor. Aynı zamanda set çekiminin sağladığı rahat kamera hareketleri ile yakalanan açılar kurgunun da yağ gibi akmasını sağlıyor. Filmin görüntü yönetmeni Türksoy Gölebeyi’nin yarattığı atmosferdeki etrafı çevreleyen sürrealist buğu ve bunu destekleyen Erdem Helvacıoğlu’nun müzik yaratımı son derece başarılı.

Festivallerin ana akım popüler sinemaya sırtını dönme motivasyonunu, bir meziyetmiş gibi kullanan jüri, aslında bir yandan kendi alternatif hayal dünyasında bazı filmleri ve isimleri kendince popülerleştirdiğinin farkında değil gibi. Adana Film Festivali’nden bu filmi ödülsüz gönderen jüri üyeleri ile Malatya’da jürinin ödüllendirmediği ama Malatya halkının en iyi film ödülü verdiği Sofra Sırları aslında bu açıdan ders niteliğindedir. Festivaller ile sinema seyircisi ve sinema severler ile kalitesiz ana akım filmleri arasında gün geçtikçe açılan çatalı Sofra Sırları kapatabilir. İyi film sevenlerin, sinema severlerin bu filmi seveceğine inanıyorum.

***

Hadi be Oğlum: Erkekler iyi ama aptallar mı?

Hadi Be Oğlum, bir erkek filmi hem de iyi erkeklerin filmi. Bu açıdan değerli. Ancak özellikle çocuk karakterin özel durumu çevresinde gelişen ciddi mantık tutulması yaşayan senaryosu, seyirci aklıyla dalga geçer gibi. Çocuğun rahatsızlığının ne olduğunu neden kimse anlamıyor? Koskoca Kaş’ta bir kişi bile demiyor ki ‘bu çocuğa fazla yüklenmeyin onun özel bir durumu var, hastalığı şudur, bu konuda da pek çok çalışma grubu, özel okullar vardır, çocukcağızı oralara gönderelim’ diye. Ne baba, ne dede, ne doktorlar, ne koskoca müzisyen sanatçı Feridun Düzağaç durumu anlamıyor... Filmdeki aşırı müzik kullanımı son derece rahatsız edici, üstelik seyirci duygusal olarak haksız bir şekilde yönlendiriliyor. Filmde çok sayıda yükselme anları yaşanıyor bu yüzden de finali duygusal anlamda etkileyemiyor. Senaryo çok önemli. Ve senaryo daha en baştan mantıksal olarak yanlışsa geriye konuşulacak pek bir şey kalmıyor. Tüm bu temel aksaklıklarla mantık ve tıp konusunu umursamazsak, Hadi be Oğlum gayet sıcak, seviyeli ve duygusal bir film.