CHP’de kurultay yaklaştı, İstanbul’a yeni bir il başkanı seçildi ya, memleket de seçim sathı mailine girdi, e bu seçim de önemli mi önemli, şimdi memleketin pek çok sağcısını “ne olacak bu solun hali” derdi sardı!

Köşelerden ve televizyon ekranlarından, CHP’ye “bataklığın kenarındaki Asiye” muamelesi yapıp, Asiye’yi nasıl kurtaracaklarını tartışıyorlar.

Yıllardır önerdikleri reçete de aynı: Milletin değerleri var, o değerlere ters düşerek iktidar olamazsın, işte İstanbul’a seçilen il başkanı o değerlere ters düştü, geçmiş olsun… Titreyip milletin değerlerine dönmezlerse, hapı yuttular!

Nasıl da kahroluyorlar CHP iktidar olamayacak diye! Oysa, bu muhafazakâr, sağcı arkadaşlar ne çok istiyorlar, ne kadar önemsiyorlar solun güçlü olmasını!

Bu “milletin değerleri” nutuklarında riyakâr bir yön de var; o nutku atanların bazılarını bire bir sohbetlerde “Bu millet adam olmaz” hikâyeleri anlatırken dinleyebilirsiniz. Onları geçtim; milletin kendisi de aynı analizi yapar sık sık. Kahvede okey oynarken, göz ucuyla duvardaki televizyona bakıp, sonra ıstakaya dönerken “Bu millet adam olmaz” diyenleri görmediniz mi?

Milletin has evladıdır o arkadaşlar ve haklarını teslim edelim, çoğu zaman “Bizden adam olmaz abi” diye çuvaldızı kendilerine batırdıkları bir özeleştiriye de döner analizleri.

Her “değer” değerli değildir ve “bizden adam olmaz” değerlendirmeleri de bizi belli şekillerde davranmaya yönelten “değerlerimize” karşıdır. Sokak ortasında tekme tokat kadın dövmenin, boşandığı eşi takip edip vurmanın, bir hastaneye 5 ayda 100’den fazla “hamile çocuk” gelmesinin ardında da bazı “değerler” var!

Şimdi, o konuda aslında ne söylediği hiç dikkate alınmadan, Canan KaftancıoğluErmeni soykırımı tweeti attı” diye hedef tahtasına oturtuluyor ya, 11 yıl önce dün, tam da bu konuda milletin “değerleri” sömürüle sömürüle katledildi Hrant!

O ki, bir Anadolu bilgeliğine –bir başka “değer”ine bu milletin- referansla “Su çatlağını bulur” özdeyişini anımsatmıştı bize. Su çatlağını bulur da; biz milletin değerlerinin merkezine birbirimize saygıyı, sevgiyi, hoşgörüyü oturtamazsak; yine kimi “değerlere” referansla öfkeyi, kini, nefreti beslersek, o çatlak ne yazık ki mezarlara açılıyor!

Kimin ne yediği üzerinden bazı “değerleri” kanırtıp insanları hedef haline getirmek de var; kimin ne yediğine içtiğine karışmanın, yenilen içilen üzerinden düşmanlık yaratmanın, ötekileştirmenin yanlış (ayıp, günah) olduğunu bir “değer”e dönüştürmek de!

Hele de, domuz eti yemekte bir sorun görmeyen inançta vatandaşlarınız, hatta AKP milletvekilleri varken!

Dindarlığını hümanizme dayandıran inançlı bir tanıdığım, ne zaman yenilen içilen üzerinden bir tartışmaya girsek; “Asıl günahı” der, “ağzımızdan girenle değil, ağzımızdan çıkanla işleriz. Yalanla, küfürle, aşağılamayla…

Güç ve sorumluluk arasında kopmaz bir bağ vardır; ahlak o bağ üzerine oturur. Ne kadar güçlüyseniz o kadar sorumluluk sahibi olmalısınız!

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Hanım, insan hakları aktivisti Canan Hanım’dan çok daha güçlüdür. Artık söylediği her sözde, attığı her adımda çok daha fazla sorumlu davranmak zorundadır.

Her sözü emir sayılan bir cumhurbaşkanı da bir muhalefet partisi il başkanından katbekat güçlüdür. O yüzden çok daha sorumlu davranmalıdır.

Sosyal medya, mesajların verildiği bir mecra ise, aynı anda söylediklerinizi canlı yayınlayan televizyonlar ondan katbekat güçlü bir mecradır. Ancak, ne hikmetse, Canan Hanım’a sosyal medya mesajları üzerinden sorumluluk hatırlatanlar, asılsız bir fotoğrafla televizyondan mesajlar veren cumhurbaşkanına sorumluk anımsatmayı akıllarının ucuna getiremezler!

CHP’yi iktidar yapmak için çırpınan sağcılar, “Asla domuz yemeyeceksin, hatta demeyeceksin” diye milletin “değerleri” dersleri veredursunlar, sol siyaset var olan her değere sarılmak için değil, toplumu değiştirmek için yapılır. Sol siyaset, kimin hangi eti yediğini değil, et yiyemeyenleri dert edinerek yapılır!