Haberler yine iyi. Ya bir gün de kötü haber olmaz mı şu ülkede ay inanamıyorum vallahi de. Alın size bakan akrabası takı töreninde üç kişinin taşıyacağı kuyumcu vitrini gibi bir haber: Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi maaşına yüzde 14 oranında zam yaptı. 2022 bütçesinde Erdoğan’ın maaşı 100 bin TL olarak belirlendi. Tabii ki bu durum “teklif kabul edilirse” gerçekleşecek… Bence geçer ya. Sonuçta berberin bile sahilde mekân kapatabildiği bir özgürlükler ve demokraaaağsi cennetiyiz. Bence teklifi kimin yaptığı da önemli tabii ama kesin zaman gelir. Sonuçta hepimizin başkanı, hiç kuşkusuz ülkemizin en değerli vatandaşı ve görevlisi olan birisi için milyor nedir miltirilyar nedir ki? Bi Meybah bile alınmıyor başkan maaşıyla. Düşünsenize 100 bin lira maaşınız var, sıradan bir Meybah almak için en az 30 ay çalışmanız lazım. Yazık değil mi ya? Yazıktır lütfen… Ha örtülü ödenek var, oradan bi şekil çözülemez mi? Vallahi onu bana sormayın. Örtülü ödenekle neler neler örtülüyor acaba? Bir bu sorunun cevabını, bir de psikologların ellerindeki kâğıtta neler yazıyor, bunları merak ediyorum.

***

Camide içki içmişlerin videosu da gelmedi hâlâ. Kısmet işte. Bizimkisi hizmet yarışı. Sonuçta vakıf kur denize at. Vakıf işinde aslında iyi para var. Bitkoyin yerine bir vakıfa kaynasaydım keşke. Şimdi evde, ev sahibi beni evden atınca yeni evim olabilecek mi ya da yeni evimde kiramı nasıl öderim diye düşüneceğime, vakıfçılık yapardım. Biraz kötü sakal, bademsi bıyık, dandik ve zevksiz giyim konusuna da açığım. Sonuçta şimdi de sokakta yaşayan insanlar gibi giyiniyorum. Hem bu çevrelerin videolarını da görüyoruz. Güzel güzel arabaların içine tabak sokan insanlar görüyoruz. Yahu insan arabaya neden tabak getirir. Bir de kenarları ondüleli, zevksiz tabak. Ya Kaan, bırak zevksizi zuvksizi. Adamlar krallar gibi takılıyor. Trafik mi var, as çakarlar assss. Baş gaza bas. Keyfin mi yok, hemen eşin dostun, yetkili abilerin limanının çıkışına git. Güzel maddeni al, tertemiz. Avrupa’da bile bu kadar temizi zor bulunur. Bir de oralardan çok daha uygun fiyatlarla. Arabanda tabakla, keyfin yerine gelsin. Ha bütün bunları yapacaksın ama kötü ve zevksiz giyineceksin. Görgüsüz gibi takılacaksın. Şimdiki aklım olsa var ya, zamanında mizah dergisine Penguen’e, Uykusuz’a filan gireceğime bir vakfa ya da malum partiye girerdim. Hem evim varaklanırdı, hem de bayrakları indiremeyeceksiniz, kutsallarımıza hakaret edemeyeceksiniz deyip deyip, partilerdim.

***

Gerçekten de adı gibi bembeyaz bir parti bu. Audi ve malum madde partisi adeta. Tek sıkıntı, bütün bu görgüsüzlükleri yaparken illa ki bir şekilde Instagram’dan stori filan atmanız gerekiyor. O kısmı bana tehlikeli geliyor ya. Kafan olmuş zaten pırlanta gibi, altına milyonluk araba 240 basıyorsun, bir de tek elle Instagram’a stori atman gerekiyor. Vallahi bir buna veto verebilirim. Bir de kendimi çok belli etmek istemem aslında. Ama ortamda da en azından bi saç sıkıntısı çeken bakanla fotoğrafın, Instagram paylaşımın filan yoksa seni de çok şeyetmiyorlar.

Önüme gelen devlet memuruna “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” da demek istemem. Kendimi Instagram’dan oradan buradan iyice göstereyim ki herkes benim kim olduğumu, hangi saraylarda, hangi soylularla takıldığımı iyice görsün. Yarın olur işler değişir, rüzgâr farklı bir yerden eserse de kimseyi tanımam umarım.

***

Ama bu vakıf olayları şu anda fena oldu. Ne güzel sistem yapılmış, bundan önce de cemaatlere bu ayrıcalık tanınmıştı. Bizim cemaatin öyle tapacağı ya da peşinden gideceği bir isim de yok. Tek bir isim var, onun da ne yapacağı belli değil. Kutsal bir davamız da yok. Bizim davamız altımızdaki aracın her gün daha da pahalı olması, biz en güzel yemekleri, yemişleri, maddeleri, sağa sola saça saça tüketirken çevremizdekilerin çöpten yiyecek araması. Çevremizdekiler dedim ama biliyorsunuz ki bizim konaklara fakirler giremiyor.

Bir sonraki hayatımda kesin vakıf işine gireceğim. Böyle olmuyor. En kötüsünden ok filan atarım ya, spordur.