Haberler yine cillop. Öncelikle Alişan aşı oldu. Burası çok önemli…

Alişan’a aşı nereden geldi bilemiyorum ama topluma örnek olma amaçlı böylesi bir sanatçımızın aşılanması gurur verici bir durum. Tabii ki daha ülkemize aşılar gelmedi, orası ayrı ama düşünün sanatçılar toplumun ne kadar ilerisinde ki, daha ülkeye gelmeyen aşıdan Alişan’a vurdular. Helal olsun koca yürekli Fahrettin Husband… İşte koronayla mücadele için elimizdeki etkili silah: Hasta olmamak… Bu cümleyi bakanımız salgının ilk günlerinde adeta virüse karşı ateşlemişti ve ne ilginçtir ki bakanımızın bu ileri görüşlü düşüncesi, bu harikuladenin bülentersoyundaki önermesi hâlâ geçerli. Çünkü hâlâ bu salgınla ilgili dişe dokunur bir adım atamadık. Her gün en az 100 kişi hayatını kaybetse -kötü bir hesapla yani- adeta bir savaş yaşanıyor derdik. Vatandaşının can güvenliğini sağlamak zorunda olan kurumlar, duygular, makamlar ise ancak “Hasta olmazsanız bir şey olmaz” diyebiliyor. Tabii koronaya KHK işlemiyor. Keşke işleseydi. Çünkü verdik yetkiyi, gördük etkiyi. KHK, kayyum ve haberin haberine basın yasağı tekniğiyle ülkedeki tüm sorunlar kısa sürede şakkadanak ve hatta lapssdanak çözülebiliyor.

Bakın şurası çok önemli. Zamanında Sülüman Ironmaiden’ın da dediği gibi “Sorunları sorun etmezseniz sorun kalmaz” atasözündekinden çok daha ileri bir noktadayız. Çünkü artık maksimum süper ileri demokrasimiz, uzay vatanımız, Avrupa’nın kıskandığı her şeylerimiz ve sorunları sorun etmediğimiz sorunlarımız, soramadığımız sorularımız, düşünmesi bile sakıncalı fikirlerimiz ve aslında hepsi terörist gazetecilerimiz, öğrencilerimiz, işçilerimiz, bombadan daha tehlikeli teknolojisiyle yazılan kitaplarımız var. Gazeteciler arasından terörist çıkması bizde çok popüler bir şey. Nedense gazetecilik ve habercilik zehrini bir kez tadan bireyler, bir noktada terörist oluyorlar ve sonları da malum, paketaj…

Adeta sigaraya başladıktan bir süre sonra haroyin bağımlısı olmak gibi bir şey bu. Bir kez gerçekleri söylemeye başlarsanız, gerçekliğin gerçekliği ve sahiciliği sizi ele geçiriyor sanırım. Oysa yalanlarla, dolanlarla, bilgisayar oyunlarından çıkartılan görüntülerle, kendini inkâr etmelerle, kandırılmalarla farklı bir yaşam ve daha güzel bir hayat mümkünken, illa da gerçeklerin peşinde koşan çaresiz bireyler sonunda mutsuzluk ve hayal kırıklığı içinde bir yaşamla karşı karşıya kalıyorlar. Gerçekler soğuktur admin…

Bakın orası çok önemli. O bağlamda çok ilginç bir habere denk geldim. Boğaziçi’ndeki öğrencilerin durumu malum. Tepeden zembille inmiş bir rektör istemiyorlar. Bu net bir istek. Peki bunun üzerine en yetkili ve röportajlarından da anladığım kadarıyla gayet de kaliteli olan, caz müzikteki doğaçlamalardan filan bahseden İbrahim Bey ne diyor?

İbrahim Kalın, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki kayyum rektör protestolarına ilişkin olarak “Cumhurbaşkanının bir yetkisinin sorgulanması, bunun tartışmaya açılması noktasına getirilmesi, siyaset açısından da üniversite açısından da sağlıklı bir durum değil,” diyor…

Peki neden böyle bir durum sorgulanamıyor? Herhangi bir fikir, düşünce, karar ya da yasa sorgulanamaz mı? Gelişim, ileri gitme, kendini düzeltme, ilerleme sorgulamayla olmuyor mu? “Bundan önce de böyleydi, o zaman bundan sonra da ilelebet böyle olacak” demek doğru mudur? Tek yol bu mudur?

Sonrasında da ekliyor İbrahim Bey: Dünyanın değişik ülkelerinde seçimlerin yapıldığı sistemler bulunurken, direkt atama yöntemiyle görevlendirmelerin yapıldığı modellerin de bulunduğunu söylüyor… Eskiden ileri ülkeleri örnek verirlerdi, şimdi “Dünyada böyle şeyler de var” deniyor…

Dünyada bir sürü şey var tabii ki. E o zaman dünyanın nüfusunun çoğu açlık çekiyor. “Dünyada zaten milyarlarca insan aç” diyerek de işin içinden kurtulabiliriz.

Sorgulanamayacak neler var acaba? İbrahim Bey bir liste yaparsa biz de ona göre önümüzü görüp, yolumuza devam ederiz.

Yazımı, kula kulluk güncellemesi geldikten sonra dinlemeyi bıraktığım ama güncelleme öncesi ürettiği müziğine saygı duyduğum bir bireyin sözleriyle son veriyorum: Hatasız kul olmaz.