148 hastane, 212 dispanser, 202 sağlık istasyonu; toplam 573 sağlık kurumu. 9.998 doktor, 620

148 hastane, 212 dispanser, 202 sağlık istasyonu; toplam 573 sağlık kurumu.
9.998 doktor, 620 diş hekimi, 1.235 eczacı, 12.420 hemşire, 4.148 sağlık memuru, 1.974 ebe, 21.101 diğer sağlık personeli, 2.193 işçi ve 255 sözleşmeli personel; toplam 53.985 personel.
Tam beş yıl önce, 19 Şubat 2005 günü Sağlık Bakanlığı’na devredilip tasfiye edilmişti SSK sağlık kurumları.
•••
1946’da, başlangıçta İşçi Sigortaları Kurumu adıyla kurulmuştu.
İlk sağlık kurumunu, 100 yataklı İstanbul Hastanesi’ni, 1949’da Nişantaşı’nda açtı… Sonra diğerleri geldi…
Okmeydanı, Göztepe, Samatya, Dışkapı, Tepecik… Türkiye’nin en büyük hastaneleri arasına girdiler.
Paşabahçe, Eyüp, Yenimahalle hastaneleri… İşçilerin yoğun olduğu havzalarda hizmet verdi.
Başlarda SSK’lı nüfus az, yatırımlar yaygın, kaynaklar da boldu… Öyle olunca sağlık çalışanları için de, hastalar için de SSK’lı olmak avantajdı.
•••
Sonra, 1980’lerden itibaren…
Hızla büyüyen SSK’lı nüfusla birlikte hizmet talebi de arttı… Ama yeni yatırımlar gelmedi.
Para olmadığından değil… Zamanın neoliberal ruhu izin vermediğinden.
1970’lerin ilk yarısında… SSK Kartal Hastanesi kurulduğunda… İstanbul’un nüfusu üç milyondu... On milyona çıktığında tek bir tane dahi yeni hastane yapılmamıştı.
2000’lere gelindiğinde… Toplam hastane yataklarının yüzde on yedisi… Toplam sağlık çalışanlarının yüzde sekiziyle… Türkiye nüfusunun yüzde ellisine hizmet vermeye çalışmaktaydı, SSK hastaneleri.
Nefes alıp vermekte zorlanan kalp hastalarına dönmüştü… Kalbi vücuduna yeterince kan pompalayamıyor, ayakta durmakta zorlanıyordu.
•••
Sonra, Sağlıkta Dönüşüm Programı başladı, 2003’te.
Sağlığın özelleştirilmesi için işleyen bir sağlık piyasasının oluşturulması… Bunun için de sağlık hizmeti finansmanı ve sunumunun birbirinden ayrılması gerekiyordu.
Oysa…
Emekli Sandığı ve Bağ-Kur sağlık hizmetlerini dışarıdan satın alırken… SSK kendisi üretiyor ve kendi topladığı primlerle finanse ediyordu.
Bu nedenle sağlıkta özelleştirmenin önünde büyük bir engel oluşturuyordu, SSK modeli.
Var olmaya devam ettikçe ne Genel Sağlık Sigortası kurulabilir… Ne kamu kaynakları pervasızca peşkeş çekilebilir… Ne de özel hastaneler yakaladığı hastalara tüyü yolunacak kanatlı muamelesi yapabilirdi.
Uzun poliklinik kuyrukları… Bitmek bilmeyen bekleme süreleri… Sürekli gündemde olan hasta şikâyetleri…
Hepsi ve daha çoğu aslında sadece gerideki fonu oluşturdu.
SSK hastanelerinin tasfiyesinin asli faili sağlıktaki neoliberal program oldu.
•••
Şimdi artık… Doktoru, hemşiresi, eczacısı. laborantıyla… Yaşlısı, genci, çalışanı, emeklisiyle… Cümle eski SSK’lıların anılarında yaşıyor SSK hastaneleri.
Bir de minibüs, otobüs, trafik levhalarında.
En son… Zincirlikuyu-Avcılar metrobüs hattının Okmeydanı Hastanesi hizasına… “SSK Hastanesi Durağı” adını verdiler. (Çok da iyi yaptılar.)
Ne zaman geçsem aklıma hep o cümle düşüyor… TTB’nin, SSK hastanelerinin ardından kurduğu son cümle:
“(1949’dan) 19 Şubat 2005’e kadar, elli altı yıl boyunca; fabrikalarda, inşaatlarda, maden ocaklarında en ağır çalışma ve sömürü koşullarında üretip, ödedikleri primlerle SSK sağlık kurumlarını yoktan var eden işçi sınıfına,
SSK sağlık kurumlarının acil servislerinde, polikliniklerinde, ameliyathanelerinde, nöbetlerde, büyük imkânsızlıklar içinde sağlık hizmeti üretip SSK’lı hastalara sunan meslektaşlarımıza ve birlikte çalıştığımız diğer sağlık çalışanlarına,
… derin şükran ve sevgilerle.”