Yönetmen M. Night Shyamalan’ın “geri dönüşü” olarak beklenen The Visit, tam bir dönüş olmasa da dönüştüğü şeyi çok iyi başarmış

Ürpertici, heyecanlı ve sürpriz finalli, büyük Hollywood yapımları olan ‘The Sixth Sense’, ‘Unbreakable’, ‘The Village’ ve ‘Signs’ filmleriyle tanınan M. Night Shyamalan, yeni filmi ‘The Visit/Ziyaretçi’ ile Blumhouse prodüksiyon ortaklığında düşük bütçeli bir filme imza atmış. Shyamalan’ın “geri dönüşü” olarak beklenen The Visit, tam bir dönüş olmasa da dönüştüğü şeyi çok iyi başarmış. 5 milyon dolar gibi çok düşük bir bütçe ile Shyamalan’ın kendini sınadığı film, yönetmenin kendine has dokusunu, hikâyede sürpriz bir kırılma noktasını gene taşıyor.

Balans
Filmi izledikten sonra, The Visit bir nevi parodi mi yoksa beylik bir korku filmi mi olmayı amaçlamış sorusu ilk akıllara takılan soru oluyor. Bariz bir şekilde görülüyor ki, The Visit’in en büyük mücadelesi mizah, korku ve şüphe oranlarının ayarlanmasında yatıyor. Bana kalırsa Shyamalan bu balansı çok iyi tutturmuş. Sizi istediği sahnede eğlendiriyor, istediği sahnede neler olduğunu sorgulatıyor, istediği sahne de ise geriyor. Yönetmenin her şeyi tarttığı ve kendiliğinden bir akışa bırakmadığı filmin her saniyesinde anlaşılıyor. Özellikle esprili sahneler ve oyunculukların düzeyi, tamamen hesaplı. Kıyaslamak pek doğru olmasa da film, Wes Craven’ın Scream filminde ölümsüzleştirdiği kendiliğinden var olan mizah ve kan donduran gerilimi hatırlattı bana. Shyamalan, bir filmde bunları başarmanın bütçeden ziyade yönetmenin kalitesi olduğunun kanıtıdır benim için.

Dedemlerdeyim!
Shyamalan her nasılsa hep garip şeylerden ürkmemize sebep oluyor filmlerinde; kimi zaman bir ormandan, kimi zaman bir havuzdan, bazen sadece rüzgârdan. Bu filmde ise bu sefer hiç aklımıza gelmeyecek bir şeyden/birilerinden korkmamızı sağlıyor; büyükanne ve büyükbabalarımızdan. 15 yaşında Becca (Olivia DeJonge), erkek kardeşi (harika! Ed Oxenbould) ve anneleri (Kathryn Hahn) hâlâ boşanmanın etkisinde bir ailedir. Anne herkes biraz nefes alsın diye çocuklarını bir haftalığına büyük ebeveynlerinin yanına tatile yollar, kendisi de yeni sevgilisi ile bir tatile çıkar. Anne, ailesi ile seneler önce yaşadığı travmatik bir ayrılıktan sonra onlarla hiç görüşmemiştir, çocukları ise anneanne Nana ve dedeleri Pop Pop’u hiç tanımamışlardır.

21:30
Efsane bir oyunculuk ortaya koyan rap meraklısı Tyler’ın, sinemacı olmak isteyen ablası Becca hikâyenin lokomotifi. Her şeyi, seyahatlerini bir belgesele dönüştürmeye çalışan Becca’nın kameralarından izliyoruz. Shyamalan filmi her ne kadar “found footage” tarzında ilerletse de, usta bir yönetmen olduğunu her kadrajında hissettiriyor ve filmde bölümler arası yazan “WEDNESDAY MORNING” vb kocaman kıpkırmızı yazılar ile filme geleneksel bir ağırlık katıyor. Saat 21.30’dan sonra ev içinde gerçekleşen gariplikler çok hoşuma gitti. Daha fazlasını görmek istedim. Yönetmenin röportajından anlaşıldığı üzere daha pek çok sahne varmış bu gariplikler içinde ancak kendisi bu sahneleri kesmeyi tercih etmiş. Keşke bir müddet sonra o sahneleri ayrı bir vesile ile bizlerle paylaşsa.

surpriz-sonlu-filmlerin-yonetmeni-71195-1.Ters köşe
Bildiğimiz üzere Shyamalan bildik bir gerilim, korku filmi yönetmeni değil. İnsanın temel güdülerinin sırrını çözmüş ve bu sırrı kullanarak değişik hikâyeler üreten bir nevi sinema büyücüsü. Hiçbir filminde suni korku sahneleri olmayan, Alfred Hitchcock’a öykünerek kendi tabiriyle söylediği gibi; rüzgârda sallanan bir yaprak sahnesi ile seyirciyi gerebilme iddiasında olan bir büyücü. Tabii yönetmenin özellikle şok verici hüsran yaratan son filmlerinden sonra, bu film yönetmenin geri dönüşü olarak lanse edilince, filmde sabırsızlıkla beklenen, hikâyenin sürpriz dönüm noktası yani ters köşe anı oluyor. The Visit’in ters köşesi beni benden aldı mı? Maalesef almadı hatta tahmin bile etmiştim. O yüzden o kırılma anından sonra “kesin bir şey daha var” bekleyişi inanın filmin son dakikasına kadar kendini devam ettirdi. Bu iyi bir şey değil, özellikle yönetmen için. Kim kariyeri boyunca “sürpriz sonlu filmlerin yönetmeni” baskısı altında kalmak ister ki. Auteur sinemacı olmaya çalışmaktansa bazen sadece iyi olmak gerekli. Kendisinin Jason Blum’la beraber işler yapmaya devam edecek olması bu açıdan çok iyi. Yakın gelecekte kendisini daha rahat hissedeceği filmler ortaya koyacağı kesin. The Visit filmini kesinlikle kaçırmayın derim.