Köşe yazılırken, Trump Kudüs’le ilgili beklenen açıklamasını henüz yapmamıştı. Ancak, Salı’dan biliyoruz ki, ABD 70 yıllık politikasından vazgeçecek ve statüsü kesin bir İsrail-Filistin barış anlaşmasına bırakılan Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğunu, elçiliklerini Tel Aviv’den oraya taşıyacaklarını ilan edecek. 1948’de İsrail devletinin kurulmasından bu yana bunu yapan ilk Amerikan başkanı olacak!

Trumpgiller buna “tarihsel gerçekliğin tanınması” deseler de, attıkları bu adımda asıl pay “tarihsel bir gerçeklik”e değil Trump’ın seçim kampanyasını omuzlamış muhafazakâr Hıristiyan ve İsrail yanlısı destekçilerine ait. Misal, kampanyaya tek başına 25 milyon dolar bağışlamış olan kumarhane patronu Sheldon Adelson, bu adımın şimdiye kadar atılmamış olmasından dolayı epey öfkeliydi.

Tamam, Trump’ın beklenen açıklamasından memnun olacak bir kesim var ve başta ülkesinde yolsuzluk soruşturmaları nedeniyle iyice sıkışmış olan Başbakan Netanyahu açıklamayı dinlerken zil takıp oynamaya da başlayabilir, ancak Trump’ı uyaran Amerikalıların sayısı da hiç az değil.

ABD’nin eski İsrail büyükelçilerinden Martin S. Indyk; “Bütün bu yapmak istediklerinizi olağanüstü bir kurnazlıkla yapabilirsiniz, lakin Kudüs böyle kurnazlıklara izin verecek bir yer değildir. Tahribatı istediğiniz kadar sınırlamaya çalışın, beceremezsiniz, Kudüs öylesine yakıcı bir konudur” diye uyardı.

Eski CIA direktörü John Brennan da, Trump’ın Kudüs kararını “pervasız ve tarihi bir dış politika gafı” olarak tanımladığı bir açıklama yaparak; “ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarına önümüzdeki yıllar boyunca zarar verecek ve bölgeyi daha da patlamaya hazır hale getirecek” dedi.

Arap İslam dünyasının, Filistinlilerin, hadi onları dikkate almadı diyelim Erdoğan’ın tepkisi ortada: Kudüs Müslümanların kırmızı çizgisidir!

Dahası Trump’ın bu adımına Batılı müttefikleri de anlam veremiyor. Fransa, Almanya uyardı. Kudüs’te hiçbir ülkenin elçiliği yok ve oranın statüsü konusunda karar vermek için İsrail-Filistin barış anlaşmasının beklenmesi konusunda uluslararası bir konsensüs var.

Siz bu satırları okurken, Trump “Elçiliğimizi Kudüs’e taşıma kararı aldım” demiş olsa bile, Kudüs’te bir yer bulup, Tel Aviv’deki 1000 kadar elçilik personelini yeni inşa edecekleri yüksel güvenlikli binaya taşımaları en az 3-4 yıl alacağından, taşıma kararının 6 ay ertelenmesi bekleniyor. Bu yapılmazsa, Tel Aviv’deki elçilik ödeneksiz kalabilir.

Öte yandan, atılacak adımın ne kadar riskli olduğu Trumpgillerin de malumu. Bu yüzden, İsrail’deki Amerikan vatandaşlarını ve dünyanın her yerindeki temsilcilerini güvenlikleri konusunda uyardılar.

Hal böyleyken; tam da işte IŞİD bitiyor, bölgeye barış umudu geldi falan derken, Trump neden bu akıldışı adımı atıyor? Neden Ortadoğu’da, hatta çok daha geniş bir coğrafyada tehlikeli bir gerilimin, yeni bir savaş havasının fitilini ateşliyor?

Eğer kafayı kırmadıysa ve bu adımın bir rasyoneli varsa; birincil beklentisi içeride kendisini iyice bunaltan, neredeyse başkanlıktan azledilmesinin konuşulduğu siyasi cendereyi kırmak olabilir.

Dünyanın bütün iktidarları için, dış gerilimler içerideki sıkışmışlıklarını aşmanın klasik bir yoludur.

Aynı gerekçeyle, bu adımdan ilk ve en fazla yararlananın yolsuzluk iddialarıyla yargılanan ve polis tarafından evi bile aranan Netanyahu olacağı söylenebilir.

Trump’ın hamlesi, Türkiye’de de gündemi belirlemeye başlayan Sarraf davası ve Kılıçdaroğlu’nun salladığı belgelerden uzaklaşılıp yeni bir “One minute” havasının yaratılmasına yarayacak. Anti-Amerikancılık bütün bir bölge ile birlikte bizde de zirve yaparken, Sarraf davasının Türkiye’ye karşı bir Amerikan komplosu olduğunu kanıtlamak için fazla çabaya da gerek kalmayacak.

Ne yazık ki, tam da IŞİD bitti falan denilirken, Trump’ın Kudüs adımı, olası bir İsrail-Filistin barış anlaşmasını en fazla yaralayan, yeni “öfkeli Müslüman” hareketleri yaratacak ve bölgenin demokratikleşmesi beklentilerini daha da öteleyecek gelişmelere yol açacak.