Bugünlerde gazetelerde üniversite reklamlarından geçilmiyor.

Bugünlerde gazetelerde üniversite reklamlarından geçilmiyor.

Pazartesi günü Hürriyet’ten Zaman’a, Akit’ten Cumhuriyet’e hemen bütün gazetelerde Medipol Üniversitesi’nin “Tercih Meselesi” başlıklı reklamları vardı.

Habertürk’ün tepesinde, örneğin…

“Prof. Dr. Sabahattin Aydın tercihini yaptı/Şimdi tercih senin” diye yazıyordu fotoğrafının yanında.

Sonra, üçüncü sayfada…

Türkiye’nin saygın bilim insanlarının tercihlerini Medipol Üniversitesi’nden yana yaptığı belirtilip…

“Evet, bu bir tercih meselesidir!” diyerek noktalanıyordu.

***

Bu sene hukuk, tıp, diş hekimliği, eczacılık ve sağlık bilimleri fakültelerine öğrenci alacak olan Medipol’ün geçmişi Esma Hatun Hastaneleri’ne dayanıyordu.

AKP iktidara gelip de Allah “Yürü ya kulum!” dedikten sonra başlarına talih kuşu konmuş, üniversite olmuşlardı.

Rektörlüğe de…

Sağlık Bakanı’nın birinci derece Müsteşar Yardımcısı, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın koordinatörü, Sağlık “Reformu”nun Prens Sabahattin’i…

 Bir ara, eşinin ortak olduğu şirkete Sağlık Bakanlığı hastanelerinin ihalesiz iş verip tatlı para kazandırdıkları haberi “Koltuğu karısına trilyonlar kazandırıyor” başlığıyla basında yer alan…

Prof. Dr. Sabahattin Aydın’ı getirmişlerdi.

***

Üniversitenin web sitesinde kampüs şöyle tanıtılıyordu…

“İstanbul Medipol Üniversitesi Unkapanı Yerleşkesi, göz kamaştıran bir alanda, Suriçi’nde, Haliç’in kenarında yer alıyor. Şehrin her tarafından kolaylıkla ulaşım sağlanan Yerleşke, çevresindeki tarihi ve kültürel zenginlikle öne çıkıyor.

Modern binası, canlı lobisi, ferah kütüphanesi, panoromik Galata manzaralı bilgisayar salonları, çevre düzenlemeleriyle her geçen gün daha da güzelleşen bahçeleri, restoranı ile canlı bir üniversite yaşamına ev sahipliği yapıyor.

İstanbul Medipol Üniversitesi’nin sunduğu ayrıcalıklardan biri de Haliç manzaralı, aydınlık derslikler.” (a. b. ç.)

***

Peki, diğerleri şehrin varoşlarında bile yer bulamazken Medipol şehrin göbeğinde böyle göz kamaştıran bir alanı nereden bulmuş derseniz…

Onu da ben anlatayım.

Haklı olarak öve öve yere göğe sığdıramadıkları o bina…

TEKEL’in Genel Müdürlük binasıydı.

TEKEL özelleştirilince…

Başbakan, Maliye Bakanı, Ulaştırma Bakanı ile iki Devlet Bakanı’ndan mütevellit Özelleştirme Yüksek Kurulu…

İhaleydi, ilandı, teklifti, açık arttırmaydı filan demeden Medipol’cülere veriverdi. (Türk sağının klasik bir “Verdiysem ben verdim, ne olmuş yani?” durumu.)

Yıllardır burunlarının dibinde altın değerindeki binaya bakıp bakıp gözleri kamaşanlar da…

Burası devlete, millete, kamuya aittir… Hadi onları geçtim bir kalem, din kardeşimin de hakkı vardır filan demeden…

Balıklama atladılar üzerine.

Şimdilerde yıllığı on binlerce liraya pazarlıyorlar.

***

Kimse bizi kandırmaya çalışmasın.

Bu…

Bir üniversiteye girebilmek için gece gündüz çalışan gencecik çocukların tercih meselesi değil.

Ağızlarını her açtıklarında dinden, imandan, Allah’tan bahseden…

Gûya alınları secdeden kalkmayan koca koca adamların…

Vicdan meselesi!

Hem öyle…

“Ne olmuş yani… Hemen aşağımızdaki Cibali Tütün Fabrikası’nı da Has Üniversitesi kapmıştı.” pişkinliğiyle geçiştirilemeyecek bir mesele.

Immanuel Kant’ın mezar taşına yazdırdığı gibi…

“Üzerimdeki yıldızlı gökyüzü ve içimde ahlâk yasası!” meselesi.