İlk 5 konusuna geleceğim ama önce memleket ve dünya çok sıcak bir yaza girmişken benim de köşeyi tatile çıkardığımı söyleyeyim. Bir ay sonra döndüğümde daha serin rüzgarların estiği bir dünya ve Türkiye olmasını diliyorum.

Dün akşam İstanbul’da tahıl krizinin çözümüne dönük bir anlaşma imzalandı ve böylece barış için küçük de olsa bir kapı aralanmış oldu.

Ancak dünya sıcaktan kavruluyor ve bunun çözümü hiç yakın değil. Tahtaya vurun da memleketin ekonomik-politik harareti önümüzdeki aylarda bizi yakmasın.

Dışarıda Irak ile ipler gerildi, Suriye’de operasyon zora girdi, MGK Yunanistan’ı uyardı… İçerideki dertler yetmezmiş gibi, etrafımız da dert dolu.

Tam da tatile girerken ne sizi ne kendimi bu konulara boğmak niyetinde değilim. Ancak, ‘tahıl krizini çözen ülke’mizin çok daha büyük bir krize çözüm getirme fırsatını kaçırdığını söylememe izin verin!

Rusya ve Ukrayna tahılının dünya pazarlarına çıkması açlığa çözüm olacak değil. Bu konuda sıkıntı çok daha büyük. Bir yanda rant hırsıyla tarım alanlarını yağmalayan zihniyet ve politikalar var, öte tarafta küresel ısıtma.

***

İlki konusunda sorunun kaynağı olan AKP’nin bir çözüm üretmesi imkânsız ama ikincisinde olabilirdi. İktidar medyasının günlerce tartışacağı bir projeyle ilk 5’e girebilirdik.

Küresel ısıtma insanlığın en önemli derdi ve gaz salınımlarını kesmenin küresel ısının 1,5 ya da 2 santigrat yükselmesini engelleyeceği söyleniyor ya… Ağaçların karbon emdiği de bir gerçek. Ağaç karbon emer de yeşil çimen emmez mi?

Geçen hafta Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın açılışını yaptığı Yozgat Çekerek Millet Bahçesi’nde kuruyan çimlerin yeşile boyandığını iddia eden haberleri okuyup videolarını izlerken aklıma geldi. Tamam, belki de çimleri yeşile boyamadılar ve olması gerekene pek benzemeyen bir şekilde “hydroseeding” yaptılar. Hani şu tohumların çeşitli besleyicilerle karıştırılıp bir makine aracılığıyla geniş alanlara serpildiği uygulama…

Keşke sosyal medyanın çimleri boyadılar haberleri üzerine atlayıp, elbirliğiyle “Çimleri yeşile boyayarak karbon emilimi sağladık ve küresel ısınmaya çözüm bulduk” haberleri yapsaydık. Günlerce tartışsak, yeşile boyanan kuru otun karbon emdiğini açıklayan birkaç profesörü televizyona çıkarsak kime ne zararı olurdu?

***

Bizi ilk 5’e sokardı ama, kesin!

Her şeyi sıralamaya meraklı dünyanın bir de “absürt çözümler” listesi var. Küresel ısıtmaya hangi çözümü önersen dikkat çekip listeye giriyor.

2011’de Avustralyalı yetkililerin ilkim krizine çare olarak önerdikleri bir çözüm vardı. Sorunun önemli kaynaklarından birinin de develerin, af buyurun, osuruğu olduğuna hükmeden hükümet yetkilileri helikopterlerle 1 milyon deveyi vurarak onların gaz salınımını engellemeyi önermişlerdi. Allahtan “Yahu sığırlar daha fazla gaz salıyor” diyenler çıktı da develer kurtuldu. Olsun, bu öneri absürt çözümler listesinde hâlâ birinci.

2015’te de Güney Kore’de yüksek intihar oranlarına çözüm olarak herkesin kendini ölmüş göreceği kitlesel cenaze törenleri önermişlerdi. Bu da var ilk 5’te!

***

Togolu kadınlar, bizde yerelde uygulananı genele taşıyıp, diktatörlüğe çare olarak, kocaları ayaklanıp iktidarı devirene kadar seks boykotu projesini geliştirdiler.

Tabii küresel ısıtma Togoluyu da Tokyoluyu da ilgilendiren insanlığın bir numaralı meselesi. NASA’dan bir grup bilim insanı da çözüm olarak dünyayı güneşten uzağa ittirmeyi önererek absürt çözümler listesine girmişti.

Her yer kuru çimen dolu. Biz de Yozgat’tan hareketle çimenleri yeşile boyayarak karbon gazı emilimini artırmayı önersek, rahat ilk 5’e girerdik.

Bir ay köşeyi bırakıp sıcaklara dalayım, artık bende parlak bir fikirle dönerim!