BrItanya’nın en önemli sanat ödülü Turner, bu yıl bir değil dört kişiyi sevindirdi. İngiliz ressam J.M.W. Turner’ın adını taşıyan ve 1984’te beri Britanyalı bir görsel sanatçıya verilen ödü bu yıl, kendi istekleri üzerine, aday listesindeki dört sanatçıya paylaştırıldı. Aralarında, bir ara yeni Basquiat olduğu söylenen Kolombiyalı Oscar Murillo’nun da olduğu grubun diğer üyeleri, suç sahnelerinin ve insan hakları suiistimallerinin seslerini yeniden yaratan Lawrence Abu Hamdan, ‘pederşahi’ sınırların ötesinde fantastik dünyalar kuran Tai Shani ve kadınların yurttaşlık hakları mücadelesindeki unutulmuş rolü üzerine uzun metraj filmler yapan Helen Cammock.

Kıyamet kopmadı mı diyecek olursanız, hayır, koptu sayılmaz. Çünkü bunu isteyen kendileriydi gerçekten. Geçen Salı Turner Ödülü jürisi dört sanatçının ödülü birlikte kazandıklarını açıkladı. Gerçi sonradan karşı çıkanlar oldu ama o anda Margate’deki törende bu karar ayakta alkışlanarak karşılandı.

Turner ödülleri deniz kıyısındaki Margate kentinde, ödülün yıllık sunumunun ev sahibi olan Turner Çağdaş müzesinde sahiplerini buluyor.

Helen Cammock, sahnede dört sanatçı adına ortak bir konuşma yaptı (daha doğrusu, okudu) ve eserlerinin yarışma formatına uymadığını, çünkü “bu formatın eğiliminin bölmek ve bireyselleştirmek” olduğunu söyledi. Ödülü birlikte alma fikrinin ortak bir fikir olduğunu ve bunun “sağın yükseldiği ve faşizmin yenilendiği bir çağda” önemli bir mesaj olduğunu söyledi. Gruba göre, “Britanya’da ve dünyanın büyük kısmındaki bu siyasi kriz döneminde, insanları ve toplulukları bölen ve tecrit eden bunca şey varken” ortak bir ödül etkili bir bildiri olacak.

Jüri de sanatçıların isteklerini hemen ve oybirliğiyle kabul etti. Ödül jürisinin başkanı Alex Farquharson (ki kendisi aynı zamanda Tati Britanya’nın da direktörüdür) sanatçıların daha mayısta, tanıştıktan kısa süre sonra, ortak olarak aday gösterilmek istediklerini açıkladı. Grup, 40 bin sterlini aralarında paylaşacak. Daha önce Turner ödülünü kazananlar arasında Damien Hirst ile “12 Years a Slave/On İki Yıllık Esaret”in yönetmeni Steve McQueen de var. Geçen yıl ödülü alan Charlotte Prodger ise iPhone’uyla film çekiyordu.

Dört adayın ödülü paylaşması kararı farklı tepkilere yol açtı açmasına. Jüri, siyaseti sanattan yüksekte tuttuğu için eleştirildi. Ama yıllar sonra Turner’ın, çalkantılı bir dönemde siyasi sanatın imkânlarını araştırmak suretiyle kimlik ve amaç kazandığı da öne sürüldü.

Ekimde bir başka büyük kültür ödülü, Booker, iki kitap arasında bölüştürülünce (Margaret Atwood’un “The Testaments”ıyla Bernardine Evaristo’nun “Girl, Woman, Other”ı) ufak bir kıyamet kopmuştu. Helen Cammock, belki de bunu dikkate alarak, Turner’ı paylaşmanın eleştirilmeyeceğini umduğunu söyledi.
Alex Farquharson da bu dileği paylaştı: “Sembolik bir jest, ama şu sıralarda çok anlamlı.”

Yarışma jürilerinde bulunmuş biri olarak, ödül paylaştırmayı sevmem. Çünkü sanatçıların beklentileri karşılanmadığı için bundan memnuniyet duyduklarına pek rastlanmaz. Jüri de kararsızmış gibi görünmek istemez. Ama böyle bir örneğe da daha önce rastladığımızı sanmıyorum. Ödülün verilmesinden aylar önce, birbirlerini tanır tanımaz birlikte ödüllendirilmek istediklerini jüriye bildiren yarışmacılar, bu fevkalade “çalkantılı” dönemde insana umut veriyor. Üstelik aralarında çok iddialı, dünya çapında şöhret sahibi Oscar Murillo ve Lawrence Abu Hamdan’ın da bulunduğu düşünülürse… Hem “insanları ve toplulukları bölen ve tecrit eden” şeylere karşı tavır almak, birleşmek hepimizin yararına değil mi?

cukurda-defineci-avi-540867-1.