İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Osman Müftüoğlu, ‘eşcinsel ilişkinin televizyonlarda çok fazla görünür olmasının toplum sağlığı açısından sakıncalı bulduğuna’ dair bir açıklama yapmış… Osman Bey acil bir şekilde işine baksın, hatta şuradan bir çay koysun ve Devlet Bahçeli’nin sürekli kullandığı arabaya binip uzaklara gitsin… Bir taşla iki kuş… Toplum sağlığı konusunda nasıl bir sakınca yaratacağını da […]

İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Osman Müftüoğlu, ‘eşcinsel ilişkinin televizyonlarda çok fazla görünür olmasının toplum sağlığı açısından sakıncalı bulduğuna’ dair bir açıklama yapmış… Osman Bey acil bir şekilde işine baksın, hatta şuradan bir çay koysun ve Devlet Bahçeli’nin sürekli kullandığı arabaya binip uzaklara gitsin… Bir taşla iki kuş…

Toplum sağlığı konusunda nasıl bir sakınca yaratacağını da pek söylememiş Osman Bey ama olsun. Osman Bey’in iç hastalıkları uzmanı olması kendisini sosyolog yapmıyor maalesef. Neyse, geçelim…

Dizilerde çok eşcinsellik var diyen köşe yazarları türedi. Yani türedi de değil aslında… Bunlar zaten vardı. Yani türlü türlü köşe yazarları, her devrin türü tipler hep vardı. Bir tanesi şöyle yazmış (Kara Ayna adlı diziden bahsediyor, dizinin bir bölümünde iki arkadaş birbirlerini sanalda sanallıyor) …Ayrıca iki erkek arkadaşın video oyunundaki ‘ateşli dövüş ve sevişme sahneleri’ sanal alemin oyunlara yansıması açısından ve yaş grubu olarak gerçekten dikkat çekiciydi… Birinci merak ettiğim şey ‘Ateşli dövüş ve ateşli seks’ nasıl oluyor. Ateşli seks nedir ya? Çırağan Sarayı gibi yanıyorsun Fuat Abi midir? Ateşli seks, ateşli dövüş… Ateşli seks… Cinsel yolla seks… Aman ülkemiz zorda. Dizilerde çiftlerin öpüşemediği, insanların birbirlerinin alınlarını öpebildiği, herhangi bir çıplaklığın yayıncı kuruluşu zarara sokacağı, neredeyse artık hayvanların bile çıplak oldukları için mozaikleneceği bir zamana doğru gidiyoruz.

Tamam, sürekli ekranda ateşli cinsel seks görünsün demiyorum tabii ki ama hayatın gerçekleri içinde olan şeylere karşı da kafamızı kuma gömmek, gözlerimizi kapamak, interneti sansürlemek de çok doğru değil. İsteyen ateşlisine baksın, isteyen ateşsizine, isteyen de bakmasın. Kimse kimseye karışmasın. Dizilerin başına da işaretini koyarsın ‘Kardeş bu dizide cırbaklık var, rahatsız olacaksan şimdiden haberin olsun’ diye uyarını. Oldu bitti.

Neyse ya, çıplaklıkla medeni olmayacağımız gibi sansürle de medeni olamayacağız, benim anlatmak istediğim şey o.

Sonra çocuklarımız, gençlerimiz neden böyle oldu. Sağlıksız ilişkiler, sağlıksız hayatlar, sağlıksız toplumsal çevre ve aileden başlar. Ailende bu işler konuşulmuyorsa, toplumda bu işler ‘Ayıp’, ‘Püüü rezil’ ve bin bir türlü hakaretle anılıyorsa, o zaman işte düdüklü tencere bir yerden tıslar. O zaman işte sokakta elektrik direğine sürteni de çıkar, araçlarda onu bunu taciz edeni de, damacanayla cinsel ateşli seks yaşamak isteyeni de… Tamam her toplumda çıkar ama bazı toplumlarda daha fazla çıkar. Profesörü böyle şuursuzca konuşursa cemaati ne yapsın?

İnsanları rahat bırakın, insanları özgür bırakın. Bırakın herkes hayatını yaşasın. Bırakın herkes nasıl istiyorsa cinsel / ateşli / kuru / ıslak / lahmacunlu / eldivenli / odun ateşinde ne yapıyorsa yapsın. Siz isterseniz kaynayan çayı Memoli gibi bir dikişte için, isterseniz kanepeyle evlenin ama mutlu olun, mutlu yaşayın. Mutlu birey, mutlu toplum demektir. Mutsuz toplumları mutsuz insanlar yaratır. Mutsuz insanları da daha mutsuz insanların koydukları ve çıkarttıkları kurallar mutsuz eder.

Unutmayın, öfke öfkeyi doğurur, para parayı getirir, mutluluk mutlu eder, sevgi sevgiyi çoğaltır, mutsuz insanlar ise daha çok insanı mutsuz eder.

Mutsuz insanları hayatınızdan çıkartın, size de iyi gelecek. Çünkü –bakın burası çok önemli- bu yaşadığınız yaşam az sonra bitecek. Hayat, mutsuz insanların mutsuzluklarını yaşayarak heba edilemeyecek kadar kısa ve narin. Bugün varız, yarın yok.

O yüzden şimdi gülümseyin, birisi de size gülümser elbet. Yarın çok geç olabilir.