Basit olay örgüsünün ardında hayatın anlamını sorgulayabilmek ve topluma dair keskin gözlemler sunabilmek diziyi çok yukarılara taşıyor.

Yaşlılık bilge olmayana ağır

Hayatlarımıza sessiz sedasız giren, yapmak istediğini yapan ve sakince hayatlarımızdan çıkan etkileyici ve kaliteli diziler vardır. Onlara hiç veda etmek istemeyiz aslında ama giderler işte. Sandy Kominsky (Michael Douglas) ve can dostu Norman Newlander’ın (Alan Arkin), üçüncü ve final sezonu yayınlanan The Kominsky Method’u tam böyle bir diziydi. 9 Emmy Ödülü adaylığı bulunan, Chuck Lorre’nin yarattığı ve tek kamerayla çekilen, yarımşar saatlik bölümlerden oluşan Altın Küre Ödülü sahibi bu diziye hoşçakal deme vakti şimdi.

ABARTILI ŞEKİLDE RASYONEL

The Kominsky Method her şeyden önce komedisinin tarzıyla çok ilgi çekici bir yapım. Komediyle çok haşır neşir olmadığımız için türün bu alt kategorisine dair de örneğimiz hiç yok. Bu sebeple bu tür komedinin Türkçe karşılıklarını üretmek haliyle güç oluyor. Ama tarzı biraz açmaya çalışayım. Kötü durum karşısında mizah yapabilmeye ‘wry humour’ deniliyor, bir de ‘dry humour’ tabiri var, bu da durumu ince gören ve düşündürten mizah tarzını anlatıyor. Alaycı ve nükteci komedi diyebiliriz sanırım. Ve tüm bu tanımlamalar aslında deadpan ile başlıyor. Deadpan komedi, ifadesiz-edimsel komediye işaret ediyor. Çağdaş sanatı takip edenler deadpan ile estetik form dahilinde daha sık karşılaşır. Sıkı sinema takipçisi olanlar bu kelimeyi en çok Lanthimos tarzı komedi için kullanır. Bu tür komedide diyalogların ve oyunculukların öyküyü ciddi anlamda manipüle ettiklerini görürüz. Örneğin, oyuncu öfkelenmesi gereken bir anın içindedir ancak yüz ifadesi ve sesini kullanma şekli bu duygu haline uyumsuzdur. Karşılaştığı yoğun tepki, davranışını edimsel olarak değiştirmez, robotlaşmış bir şekilde rutine dahil kalır. Ve bu tavır, özünde modern toplum eleştirisi sunar. Absürt komedi diyerek geçiştirdiğimiz bu toplumsal yansımayı komedi dramlarda bir alt tür olarak çok severiz. The Kominsky Method dizisinin komedisini ve dramını anlamak ve anlatmak için deadpan bu yüzden kilit bir kelime. Soğuk, abartılı şekilde rasyonel, duygulara öznel yaklaşımdan uzak anlayış betimleyen bu türün konuları da spesifiktir. O halde şunu söyleyebiliriz; The Kominsky Method, spesifik konusu yaşlılık olan, deadpan estetik formuna dahil edebileceğimiz nükteci, düşündürücü ve alaycı bir komedi dramdır.

HAYATIN ANLAMI NEYDİ?

The Komisky Method nadiren karşımıza çıkabilecek kalitede bir yapım. Bunun sebebi bu denli zeki diyalogların, muhteşem iki oyuncuyla buluşması ve ele aldığı konunun evrenselliğiyle herkesi içine dahil edebilmesi gibi unsurların bir araya gelmesi çok sık gerçekleşmiyor. En yakınında duran örnek Curb Your Enthusiasm, ki Kominsky daha sükunetli daha derinlerde gerçek bir şeylere dokunabilen bir yapım. Bu sene yaşlılık üzerine bizleri düşündüren ve derinden etkileyen The Father filmi ile yaşlılık kavramını kayıplar dönemi olarak görmüş ve Anthony Hopkins’in oyunculuğu ile derinden sarsılmıştık. Bu dizide ise, karakterlerine unutulmaz şekilde hayat veren Michael Douglas ve Alan Arkin ile yaşlılık, kavram olarak daha göreceli bir yere oturuyor. İkisi de hayattaki altın çağlarının bittiğini biliyor ve bu sebeple içleri acıyor. Sandy ve Norman’ın arkadaşlıklarının kalbinize dokunduğu bu diziyi izlerken, dram bu kadar zarif yansıtılamaz diyorsunuz. Duygusal anların tam içinize oturduğu anlarda, Sandy ve Norman’ın kendi aptallıklarını, hatalarını fark edebilen bilgelikte olmalarından kaynaklı sözleriyle, gözler nemli ve dudaklarda bir tebessüm kalıveriyorsunuz. Basit olay örgüsünün ardında hayatın anlamını sorgulayabilmek, varoluşsal yalnızlığın şiddetini dengeleyen dostlukları gösterebilmek, üstelik topluma dair keskin gözlemler ile felsefi gizemleri barındırabilmek The Kominsky Method’u çok yukarılara bir yerlere taşıyor. Nitekim hepimiz Virginia Woolf'un Deniz Feneri’nde sorduğu soruyu sorup durmuyor muyuz? "Hayatın anlamı nedir? Hepsi buydu- basit bir soru..."