Google Play Store
App Store
Sercan Meriç

Sercan Meriç

sercanmeric@birgun.net

Türkiye’de son yıllarda ne yazık ki kültür-sanat alanında öne çıkan tek bir gündem var: Yasaklar, sansür, baskı ve maddi zorluklar…

Pandemiden bu yana tiyatro alanında yaşananlar, tarihi çok eskilere dayanan bu sanat dalı için oldukça karanlık bir tablo sunuyor.

Türk tiyatrosunun modern anlamda gelişiminde büyük emeği olan İsmail Galip Arcan'ın 1941 yılında kaleme aldığı yazısında tarif ettiği durum bugün de geçerli: “1924’te Türk sahnesinin gösterdiği manzara şu idi: Acıklı bir karışıklık ve anarşi.”

Cumhuriyetin 100. yılına girerken tiyatrodaki “Acıklı karışıklık” halinde bir ne yazık ki pek de değişiklik yok.

Tiyatrocuların yaşadığı zorlukları somutlaştırmak için akademisyen Sacit Hadi Akdede’nin derlediği ve Alfa Yayınları’nın bastığı “Kültür-Sanat ve Sermaye-İktidar” kitabı önemli veriler sunuyor. Akdede’nin kaleme aldığı “Sanatta Devletçilik ve Sahne Sanatları” bölümü ödenekli tiyatrolar ile özel tiyatroların arasındaki farklar durumun vahametini ortaya koyuyor.

2019 verilerine göre Devlet Tiyatroları’ndaki (DT) bir oyunun maliyetinin 2 milyon TL’den fazla, bir oyunun temsil maliyetinin 50 bin TL olduğunu aktaran Akdede, özel tiyatrolara bir sezon için yapılan ortalama yardım miktarının da 30 bin TL’de kaldığını belirtiyor.

Söz konusu bölümde çarpıcı olan bir diğer bilgi ise ödenekli tiyatroların, özel tiyatrolara nazaran 25 kat fazla bütçeyle faaliyetlerini sürdürdüğü, ancak özel tiyatroların seyirci sayısının 1,7 katına ulaşabildiği yönünde.

***

“Acıklı karışıklık” durumunun 2023’te de nasıl derinleştiğini geçen yılın sonunda gerçekleşen bütçe görüşmelerinde TİP eski milletvekili Barış Atay’ın konuşmasında da görüyoruz. Atay, Bakan Mehmet Nuri Ersoy’a yönelik konuşmasında tiyatro salonlarının yüzde 44, tiyatro salonlarında sahnelenen telif eser sayılarının yüzde 73, çeviri eserlerin yüzde 66, tiyatro gösterim sayısının yüzde 78 azaldığını vurguluyordu.

Atay’ın bahsettiği çeviri eserler ve telif eser sayılarındaki düşüş DT’nin raporunda da dikkat çekiyor. DT’in raporuna göre; yerli oyunların toplam oyunlar içindeki oranı 2021'de yüzde 47'yken, 2023'te yüzde 60'a yükseldi. Yabancı eserlerin toplam oyunlar içindeki oranının yüzde 13 düştüğü raporda ikrar ediliyor.

Ekonomik krizin DT’yi de etkilediğini gösteren bu veri, Türkiye tiyatrosunun dünya ile kurduğu bağın yıldan yıla zayıfladığının da bir göstergesi.

Cumhuriyetin ilanının ardından, 6 Aralık 1923’te perde açan ilk oyunun Shakespeare’in Othello’su olduğunu hatırladığımızda, 100 yıllık süre zarfındaki gerileyiş oldukça hazin.

***

DT’nin raporuna dönersek, 2023 yılı için “Tiyatro kurulması ve tiyatro oyunu sahnelenmesine” ve “Tiyatro Turne ve Festivalleri”ne ayrılan bütçe yaklaşık 1 milyar TL civarında.

DT’ye ayrılan bütçe bu iken Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün özel tiyatrolara verdiği destek ise sadece 32 milyon TL… Bakanlık tarafından “tarihin en büyük desteği” olarak sunulan bu paket için tiyatronun ölüm fermanı desek yanlış olmaz.

Bu desteğin 441 özel tiyatroya dağıtıldığı açıklanmıştı. 2019’da 30 bin TL olan ortalama destek, 2023 yılında 72 bin TL’ye çıkmış görünüyor.

Bugün 26 TL civarında olan dolar kurunun, 2019’da 5 TL civarında seyrettiğini hatırladığımızda tantanalı bir şekilde açıklanan “müjde”nin, “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” olduğu görülüyor.

Bu ekonomik zorlukların yanı sıra, yazının başında da belirttiğimiz gibi sansür, dalkavuk tiyatro yöneticilerinin rezillikleri, sansürün kurumsallaşması, muhalif sanatçılara yönelik iktidarın düşmanca tavrı da cabası…