İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hemen tüm hizmetlerinde kamusal görünürlüğü olan bu ifade, herhalde kenti deneyimleyen çok kişinin dikkatini çekmiştir. 16 milyon için çalışmak, Sayın Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanı seçildiği günden başlayarak, belediyenin ayırım yapmaksızın İstanbullulara hizmet etme duygusunu vurgulama kaygısıyla üretilmiştir. Bu yönüyle haklı ve yerindedir. Hatta geçmiş dönemlerde belediye hizmetlerinin üretiminde adil olmayan söylem ve eylemler dikkate alındığında çok da anlamlıdır.

Merkezi hükümet politikalarının yerelde ikamesini üstlenen kurumlar olarak tarif edildikleri yıllar boyunca belediyeler, kendi sınırları içindeki nüfusla ilgiliydiler. Bu nüfus, 1930 yılında çıkarılan 1580 sayılı Belediye Kanununda “hemşehriler” olarak tanımlanmıştı. Belediyeler ‘hemşehri’lerinin sayısına göre altyapı başta olmak üzere hizmet üreteceklerdi. Kaymakamlar ve valilerin aynı zamanda belediye başkanı oldukları zamanlardan bu yana, belediyeciliğin bu biçimi, modern devletlerin inşasında çok büyük işlev görmüştür.

Fakat dünyanın tüm şehirlerinde ihtiyaçlar ve sorunlar tahmin edilemeyecek kadar çoğalmış; belediyelerin hizmet alanları da çeşitlenmiştir. Eskiden belediyelerin temel görevleri içinde yer almayan özellikle kültürel pek çok iş, giderek belediyelerin öncelikli görevleri arasına dâhil olmuştur. Hatta dünyanın pek çok ülkesinde modern devletlerin kimlik sorunlarının aşılmasında belediyeler çok önemli işlevler üstlenmeye başlamışlardır.

***

Belediyelerin sözkonusu yeni görevlerinden birisi de idare ettikleri alanın toplumsal/mekânsal hafızasına sahip çıkmak, korumak ve görünür kılmaktır. Kentlerin hafızasını yeniden üretmek anlamına gelen bu görev, belediyelerin hizmet verdikleri nüfusun miktarı ve sınırlarını esnek hale getirmiştir. Dolayısıyla belediyeler sadece ‘hemşehrilerine’ değil, hemşehrilik duygusunu koruyanlar başta olmak üzere, çok daha geniş bir nüfusa hizmet etmiş olmaktadırlar.

Bu yeni belediye hizmetlerinin konusu ise büyük ölçüde modern sistemlerin şehirlere bıraktığı kültürel mirasla ilgilidir. Zira dünyada belediye kurumunun ortaya çıktığı 19’uncu ve 20’nci Yüzyıllar boyunca şehirler, parçası oldukları modern/tekçi siyasetinin tetiklediği kimliksel gerilimlerden doğrudan etkilendiler. Kimliklerin tasfiyesine ve/veya inşasına yönelik politikalar, şehirleri derinden sarstı. Milyonlarca insan evlerini, sokak ve mahallelerin terk etmek zorunda kaldı. ‘Hemşehriler’, içinde doğup büyüdükleri yerlerden ayrılıp, yabancısı oldukları bambaşka şehirlerin ‘hemşehrisi’ haline geldiler.

Sözkonusu sürecin belediyecilik deneyimlerinde, önceki kültürlerden ve kimliklerden kalan ne varsa, tekçi siyasetin gereği olarak ya tasfiye edildi ya da dönüştürüldü. Anılar; anlatılarda, fotoğraflarda ve mekânlarda kaldı, saklandı, birikti. Mekânların adı, ruhu ve kimi durumlarda şekli dönüştürüldü. Yani şehrin ‘hemşehrileri’ gitti ama izleri kaldı. Belki bir gün onlara sahip çıkacak, görünür kılacak birilerini bekledi.

***

Belediyelerin yeni görevi işte tam olarak bu alanda ortaya çıkmış bulunuyor; kendi yasal idari sınırları içinde hafızaya dair ne varsa onu buluyor, üretiyor, görünür kılıyor vb. Ama tam da bu nedenle hizmet ettiği nüfusun miktarı kendi idari alanında ikamet edenlerle şehri ile sınırlı olmayacak kadar çoğalıyor. Başka şehirlere/ülkelere dağılmış “eski hemşehriler”in torunları da belediyelerin bu hizmetlerini ilgiyle takip ediyor ve elbette ondan yararlanıyor.

İstanbul, hem kentsel tarihi, hem de modern siyasetin muhatabı olmuş bir şehir olarak, bütün bu süreçlerden çok etkilenmiştir. Bu yüzden şehrin mekânsal, kurumsal ve toplumsal hafızası sanıldığından çok daha geniş, köklü ve güçlüdür. Şehrin her yerinde bu hafızadan izler bulmak mümkündür. İstanbul Büyükşehir Belediyesi son yıllarda bu hafızaya daha fazla sahip çıkıyor, onu yeniden üretiyor, görünür-bilinir kılıyor. Dolayısıyla sadece 16 milyon için değil, bu şehirde yaşamasa da kalbi ve gönlü burada olan, çok daha geniş bir eski-yeni İstanbullu ‘hemşehri’leri için de çalışıyor. Barışın şehrine ve/veya şehrin barışına mütevazi bir katkı için. Çok da iyi yapıyor.