Türkiye’de sosyalistlerin belediyeler ve belediyecilikle kurduğu ilişki karmaşık deneyimlerle yüklüdür. Bunların temelinde ise kapitalist modernleşmeyle inşa olan yerel yönetim alanında, sistemle ve iktidar partileriyle karşılaşma biçimleri vardır. Bu yazımda o karşılaşmalardan birine; 1968 İstanbul Belediye seçimlerine yer vermek istedim.

1968’de dünyada olduğu gibi İstanbul’da da sol/sosyalist hareket yükselme eğilimindeydi. Bu süreçte adından en çok söz ettiren siyasal gelenek ise Türkiye İşçi Partisi (TİP) idi. O kadar ki muhalefette olduğu halde CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, bile "bizim en büyük rakibimiz politikalarımızın tamamen farklı olduğu TİP’dir" demişti. TİP türlü saldırıların hedefiydi. Seçimden kısa süre önce partinin Fatih ilçe kongresini basan bir grup "kahrolsun komünistler" diye slogan atmış; başka bir gün de TİP Şişli İlçe Başkanı Nurettin Çavdarlıgil bıçaklanmıştı. Parti bu şartlarda seçime hazırlanmıştı.

∗∗

O dönem partiler, adaylarını genellikle önseçimlerle belirlerdi. Mehmet Ali Aybar’ın genel başkan olduğu TİP, örgütü bulunan yerlerde belediye seçimlerine girmeye karar vermiş ve Ant Dergisi de partinin aday adayları listesini yayınlamıştı. TİP, "vatandaşın horlanması"nı seçimde temel konu olarak işlemiş; seçim afişinde "Ezildiğin Yeter, Davran Artık, Gün Seçim Günüdür" sloganını tercih etmişti.

Buna karşın Adalet Partisi en faal ve seçimi kazanmaya da en yakın partiydi. AP’den İstanbul Belediye Başkanlığına aday olmak isteyenlerin çokluğu ve bunun yarattığı gerilim İstanbul teşkilatını bölmüştü. Parti içinde İstanbul Belediye ve Meclisi üyelikleri için rekabete dair haberler sıklıkla gazetelerde yer almıştı. Partinin il-ilçe belediye başkan adayları ön seçimle belirlense de Celal Bayar ve parti yöneticilerinin sonuçlara tesir eden tutumları eleştirilmiş ve parti adeta karışmıştı.

1968 İstanbul Belediye Başkanlığı için adaylar şöyle netleşmişti: AP; Fahri Atabay, CHP; Orhan Eyüboğlu, Birlik Partisi; Abidin Özgünay,  Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi: Sadettin Tospi, Güven Partisi; Fehmi Atanc, Millet Partisi: Sabah Atlı, TİP; Şinasi Kaya. Bir de hesapta olmayan adaylar vardı. Haydar Zeki Keleş adlı bir aday halkın zorlamasıyla aday olduğunu söylemişti.

Sonunda 1968 İstanbul belediye başkanlığı seçiminde AP geçerli oyların % 49’unu, CHP % 36’sını almıştı. Üçüncü sırada % 7 ile TİP vardı. Fakat seçmenlerin % 61’i oy kullanmamıştı. Yüzde yedisinin oyu da geçersizdi. Bunların toplamı % 68’i buluyordu. Bu seçimle il çapında 22 belediyenin 11’ini AP, 6’sını CHP, 5’ni bağımsızlar kazanmıştı. İl Genel Meclisi’nin 103 üyesinden 61’ini AP, 34’ünü CHP, 2’sini TİP kazanmıştı. TİP’in 1963 İl Genel Meclisi seçimlerinde aldığı binde üç olan oy oranı, 1968’de % 1.7 olmuştu. Bu büyük bir artıştı. 

∗∗

Fakat bu seçiminin en çarpıcı sonucu ve özelliği Yüksek Seçim Kurulu’nun kararıydı. Hem Belediye Meclisi hem de İl Genel Meclisinde iktidar partisi AP, açık ara birinci olmuş ama CHP sonuçlara itiraz etmişti. CHP’ye göre Adalet Partisi’nin, ilgili kurullara teslim edilen aday listeleri üzerinde karalamalar yapılmış, bazı isimlerin üzeri çizilmiş, bazıları çıkarılmıştı. Yani resmi evrakla oynanmıştı.

YSK seçimlerden yaklaşık kırk gün sonra aldığı kararla itirazı haklı bulmuş ve 14 ilçede Adalet Partisi’nin listelerini iptal etmişti.  Böyle olunca Belediye Meclisinde AP’nin hiç üyesi kalmamış; CHP birinci parti, TİP de ikinci parti olmuştu. Bu duruma göre mecliste CHP’nin 80, TİP’in 14 üyesi olmuştu.  İl Genel Meclisinde ise tutanakları iptal edilmeyen iki ilçeden AP’li dokuz üye kalmış; buna karşın CHP 71, TİP’in 15 üyeye ulaşmıştı. Üstelik bu durum AP’nin iktidarda olduğu bir dönemde cereyan etmişti. Başbakan Süleyman Demirel YSK’ya sert tepki göstermiş ve bunun kabul edilemez olduğunu belirtmişti ama sonuç değişmemişti.

Böyle bir meclisle çalışan İstanbul Belediye Başkanı Fahri Atabey, beş yıllık görev süresi bittiğinde iktidar partisi mensubu olarak CHP ve TİP’li meclis üyelerine ‘uyumlu çalışma imkanı ve ortamı sağladıkları için’ teşekkür etmişti. Bugünkü siyasal manzara ile mukayese edildiğinde ‘inanılır gibi değildi, ama gerçekti!