En büyük sorumlularından ikisinin yargılanmasına başlanıyor yarın!

TBMM’yi kapatıp, anayasayı ortadan kaldıran ve sonra bizleri anayasayı ortadan kaldırmaya teşebbüsle yargılayanlardan ikisi. 1 milyon 683 bin insanı fişleyen, 650 binden fazlasını gözaltına alan, gözaltına alınan hemen herkesi işkenceden geçiren, 7 bin kişi için idam isteyip 517 kişiye idam veren ve birinin de yaşını büyüterek 50 kişiyi asanlardan ikisi. 

 

30 bin kişinin sakıncalı diye işinden olduğu, 30 bin kişinin yurt dışında siyasi mülteci olmaya mecbur bırakıldığı, 14 bin kişinin yurttaşlıktan çıkarıldığı dönemin en önemli sorumlularından ikisi.

171 insanın işkenceden öldüğü, cezaevleri 299 kişiye mezar olan, 14 kişinin aç kalarak kendini öldürdüğü, 16 kişiyi “kaçarken” diye, 95 kişiyi “çatışmada” öldüren, 43 kişinin “intihar”ından sorumlu 12 Eylül rejimin iki önemli sorumlusu…

Onlardan asıl hesabı emekçilerin soracağını söyleyen DİSK - KESK - TMMOB - TTB bugün 12:30’da Ankara’nın Yüksel Caddesi’nde buluşup ABD Büyükelçiliği’ne oradan da Genelkurmay’a yürüyecekler. Önce ABD Büyükelçiliği’ne; asıl adres, “bizim çocuklar”ın hamileri unutulmasın diye!  “Darbelerle hesaplaşmak, emperyalizmle olan bağımlılıkla hesaplaşmaktır!” diyerek.

Mağdurluk” yerine “muhataplık” sözcüğünü öne çıkaranlar da; 12 Eylül öncesi ve 12 Eylül koşullarında hayata ve onun her alanındaki faşist saldırılara nasıl müdahil olmuşlarsa, dönemin önde gelen sorumlularından Evren ve Şahinkaya’nın davasına da öyle müdahil olacaklar.

Bugün insan hakları ihlallerinden, Kürt sorunundaki çözümsüzlüğe, sendikal hak ihlallerinden, adalet duygusunun rencide edilmesine, basın yayın araçlarındaki sansürden, üniversitelerin baskı altında tutulmasına, şovenizmin yaygınlaşmasından militarizm övgüsüne... ve neoliberal yıkım politikalarına kadar hayatımızı karartan bütün uygulamaların kökeninde 12 Eylül‘de çizilen toplumu yeniden biçimlendirme projesi var.

O yüzden, 12 Eylül’e karşı çıkmak, biraz da bugün yaşananlara ve yaşatılanlara karşı çıkmak demek!

12 Eylül’ün en önemli sorumlularından ikisinin yarın başlayacak davasına müdahil olması gereken o kadar çok insan var ki. Müdahil olması gerekip de olamayacaklar hele; 12 Eylül’de sergiledikleri kararlılığı, yaşasalar bugün de sergileyeceklerinden hiç kuşku duymadıklarım.

Onlardan yanlıca ikisini; iki güzel, aydın, devrimci öğretmeni anmak isterim bugün.

 

 

Başarılı meslektaşım İsmail Saymaz’ın son kitabı “Oğlumu öldürdünüz, Arz ederim” de bize ölmeden önceki son fotoğrafını bulup gösterdiği Cengiz Aksakal biri. Şavşat’ın Veliköy’ünde doğup, doğduğu köyde öğretmenlik yaparak, “Halk Odası” açarak ardında silinmez bir iz bırakan Cengiz öğretmen. 12 Eylül’e karşı dağa çıkan, TÖB-DER soruşturması nedeniyle gözaltına alınıp işkencede öldürülen Cengiz öğretmen

 

Ya da, Artvin Çoraklı köyünün aydınlık yüzü Enver Karagöz. 12 Eylül’ün her şeyini alsa da özgürlüğünü elinden alamadığı Enver öğretmen. Arkadaşlarının isimlerini vermiyor, konuşmuyor diye, baygınken boğazından aşağı kaynar su dökülüp ses telleri yakılan, sesi alınan Enver Öğretmen!

Özgürlük, insanın kendini gerçekleştirebilmesi ve dış müdahalelerin kendini şekillendirmesine izin vermemesiyse eğer, 12 Eylül’ün işkence gibi aşağılık ve korkunç bir dış müdahalesinde bile, susarak kendini gerçekleştiren, susarak özgür kalan ah o güzel öğretmenler!

Keşke bugün aramızda olsaydınız da, sizden çalınmış seslerinizle, sessinizi soluğunuzu çalanlardan ikisine iki çift laf edebilseydiniz.  Sahi, ne derdiniz?

Sizinle hesaplaşacağız, ama “çocuğu” olduklarınızı; emperyalizmi ve sermayeyi es geçmeden, derdiniz galiba. Sizinle hesaplaşacağız tabii, ama aynen sizin gibi öğrencilerimizi gericiliğin ve sermayenin eline teslim edenleri es geçmeden. Kürt kardeşlerimizle, işçi kardeşlerimizle bir arada ve özgürce yaşayacağımız bir başka dünyanın önüne dikilenleri görmezden gelmeyeceğiz, sizinle hesaplaşırken.

Böyle derdiniz mutlaka, ah güzel öğretmenlerim!