Geçtiğimiz günlerde gösterime giren Zaferin Rengi filmini Ankara’da bulunan iki torunum, Ela,  Ekin ve eşim Nuran ile izledim. Öncelikle belirteyim ki, film, Ulusal Kurtuluş Savaşını, insanımızın bilinçlenmesini öne çıkararak Fenerbahçe futbol takımı üzerinden olağanüstü gerçekçi ve güzel anlatıyor. 

Din ve ırk ayırımı olmadan, kadını, erkeği, çocuğu, genci ve yaşlısıyla  “tüm halkın” Kurtuluş’a,  varıyla-yoğuyla katılması; yurtsever halkın yurtsever bir önderle bütünleşerek “biz başarırız kararlılığı” ve “bilinci” ile bağımsızlık savaşımı vermesi filme damgasını vuruyor. 

O yıllarda doğmakta olan futbolun, “futboldan çok daha fazlası” olduğu;  tutarlı bir yaklaşımla Galatasaray futbol takımı örneğinden gidilerek,  “dostluk” yönüyle de özenle belirtiliyor; futbolun doğum yeri ve o yılların en büyük sömürge gücü olan İngiltere’nin, üstelik askeri takımının yenilebileceğinin kanıtlanmasıyla da gözler önüne seriliyor. 

Kurtuluştan sonra da çizgisini sürdüren ve tarihi boyunca Cumhuriyet’in değerlerinin en önde gelen savunucusu olan FB, özellikle FETÖ kalkışmasına tüm varlığıyla karşı çıkan ve bunun bedelini en ağır biçimde ödeyen topluluktur. O zamanki başkanımız Aziz Yıldırım’ın tutuklanması sırasında söylediği “ülke elden gidiyor” sözleri, gerçek ve tarihseldir. Yıldırım, bugün de başkan değişiminin “zamanı değil” diyor. 

Koç’un görevini sürdürmesi için, kuşkusuz çok daha büyük ve önemli gerekçeler var. 

Bugün ülke, Kurtuluş Savaşı’nda yaşamsal emekler verilerek kazanılan Cumhuriyetin değerlerinden hızla uzaklaştırılıyor. Son bir örnek;   Milli Eğitim Bakanlığı son günlerde çıkardığı “Türkiye Yüzyılının Yüz Akı 100 Eser” yayınında, yalnızca, evet yalnızca AKP iktidarında yapılanları sıralıyor; 2002 öncesini yok sayıyor.   

CUMHURİYET’İN FENERİ 

Uluslararası “Birlikte Eşitiz- He-For-She girişiminin ülkemizdeki öncüsü FB, sporun her dalında, futbol dâhil,  kadına büyük önem veriyor. Bunu, tarihi boyunca ve bugün FB’yi başarılara taşıyan tüm kadınların simgesi olarak Ulusal ve FB kadın voleybol takımlarının kaptanı ve torunum Ela gibi kız çocuklarına esin kaynağı olan Eda Erdem Dündar’ın heykelini, üstelik 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü açarak, en ileri noktalara taşıyor. 

FB,  sporun dışında da bilimsel bilgiyi önceleyen eğitim kurumları ve üniversitesiyle de Cumhuriyetin değerlerini II. Yüzyıla taşımada, “Cumhuriyet’in Feneri” oluyor. 

Kamuoyunda, çok yanlış olarak bağımlılık ilişkilerinin en bağnaz ve kişiyi ezen biçimlerini uygulayan, kadını köleleştiren tarikat ve cemaatler sivil toplum kuruluşu olarak baş tacı ediliyor. Bununla da yetinilmiyor; son haftalarda yapılan mimar ve mühendis odası seçimlerini de iktidar yanlıları kazanıyor. Bu çok olumsuz gidiş karşısında da  “gerçek bir sivil toplum kuruluşu olan FB’nin “birleştirici ve örnek” özelliğini kesintisiz sürdürmesi gerekiyor. Bu nedenle, günümüzün Türkiye’sinin sürüklenmekte olduğu nitelikleri bilinen toplumsal yapı da Koç’un görevini bırakmamasını kaçınılmaz kılıyor. 

FB’nin, otobüsünün 4 Nisan 2015’te ya da dokuz yıl önce kurşunlanmasının hala açıklık kazanmamış olması;  şampiyonluk sayısının saptanması gibi yakından izlenmesi gerekli sorunları var. Ayrıca, Koç’un görevini bırakmamasını zorunlu kılan “genelleşen” diyebileceğimiz   “özel neden” de var: son Süper Kupa’nın Suudi Arabistan’da oynanmaması olayından sonra Cumhuriyet düşmanları Ali Koç’a; daha doğrusu Koç üzerinden Cumhuriyet’in değerlerine saldırıyorlar. Olayın içyüzünü “bir bilen” olarak, bu olay “sorumlularıyla birlikte tam olarak aydınlatılmadan Koç’un görevini bırakması asla akla gelmemelidir. 

Benzer biçimde, geçen hafta,  Süper ve I. Lig maçlarının yayının gelecek üç yıl boyunca  “yine ucuza yine Bein Sports’a” verilmesinde görüldüğü gibi Türkiye Futbol Federasyonu -TFF çok yanlış yönetiliyor. Başkan Koç, bu ve benzeri çok yanlış uygulamaların sonlandırılması için de “sözüne en çok güvenilen görgü tanığı” olarak yerinde kalmalıdır. 

Kısaca, sayılamayacak büyük katkılarıyla FB’yi, tüm spor dallarının çekim merkezi yapan;  ülke nitelikli insanını dışarıya göç verirken bu süreci sporda tersine çeviren yurtdışından çok sayıda sporcuyu yurdumuza kazandıran böylece  “dünyanın en büyük spor kulübü” olma noktasına taşıyan, hele 7 Mart Perşembe günü yaşadığımız çifte Avrupa mutluluğunun gerçek mimarı olan Koç’u görevini bırakmasına FB topluluğu da asla izin vermez. 

Koç’un büyük çabalarıyla gerçekleşen Zaferin Rengin filminin girişinde Mustafa Kemal,  “bu millet işgali asla kabul etmez” der.  Bugün toplumun “şeriat asla kabul edilemez”  diyen geniş kesimlerinin,  Ali Koç’un yönetimindeki FB ile Cumhuriyet’in değerlerini II. Yüzyıla taşımada çok daha güçlü olacağı kesindir.