Seçime dair bir öngörüde bulunamadığımı ama iktidar için de muhalefet için de zafer ya da hezimet sayılabilecek bir sonuca şaşırmayacağımı birkaç kez yazdım. “Dünyanın pek çok yerinde durumdan hoşnutsuz kitlelerin yerel ya da ara seçimlerde iktidarı cezalandırarak bir muhalif adaya yöneldiğinin örneği çok. Bizde de bir Nisan 1’ olabilir” dedim. Şu uyarıyla birlikte: “Böylesi ‘zafer’lerde, muhaliflerin bir adım sonra hezimete yol açacak hatası, tepkiyi kendi örgütsel başarısı sayarak devam etmek oluyor.

CHP tarihi bir zafer kazandı. Yeni yönetimin bu zaferi kendisine bağlaması anlaşılabilir bir şey. Yine de, Özgür Özel’in seçimin ardından yaptığı olgun ve ağırbaşlı konuşmada, sonucu CHP’li olmayan ama tek adam rejiminden rahatsız geniş kesimlerin de desteğine bağlaması yukarıdaki hataya düşülmeyebileceği umudunu veriyor.

Erdoğan ise bildiğimiz gibi, balkonda demokrasi kazandı derken, kazanan partiyi kutlamak gibi asgari bir demokratlık bile sergilemedi.

Belki de, yıllardır yaşanan moral bozukluklarından sonra bir iki gün durup sadece neşelenmek gerek.

Sandıklar kapandıktan hemen sonra ben bunu yaptım. Saat 17.30’da Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Çervatoğlu ile 17.45’te de Seyit Torun’la biraz Karadeniz değerlendirmesiyle, AKP küskünlerinin sandığa gitmediğini, Karadeniz’de bir kırılma yaşandığı görüp, bunun genele yansıyacağına hükmettik.

Sonra, gece yarısına kadar ve dün tüm gün sadece iktidarın sesi kanalları ve iktidarperest gazetecileri izleyerek neşemi buldum. Allah’ım o nasıl kıvranma, kıvırma, yumuşama, nasıl bir anlayış patlaması, nasıl bir umutla “CHP şimdi DEM’e ne verecek?” sorgulamaları…

Keyfimin zirve yaptığı yer, bu gazetecilerden birinin, Balıkesir’de Ahmet Akın’ın başarısında BirGün’e verdiği tam arka sayfa reklamın etkisinden söz etmesi oldu. Gel de gururlanma. Yıllardır her gün tam ekran ve tam sayfa AKP reklamı yapmalarını BirGün’ün bir arka sayfası sıfırlamış!

Neyse, keyif kısmını geçip, “asıl sınav şimdi başlıyor” noktasına döneyim. Önemli olan yenilgilerle baş edebilmek, başarıları hazmedebilmek, bu arada da her ikisinden de dersler çıkarabilmektir.

Sağ kendi derdine yanar, benim derdim biz solcuların çıkaracağı dersler.

Bir; her seçim sonucunu halkın cehaletine ve sürü haline bağlamaktan umarım vaz geçilir. Zafer denilen bu seçim sonucu da oylarını değiştirerek ya da sandığa gitmeyerek aynı halk sağladı.

İki; sosyal demokratların, CHP’nin, yaşadığı değişime karşın ciddi örgütsel, ideolojik tartışmalar yapması gerekiyor. Sağ-sosyal demokrat ya da sol-sosyal demokrat bir çizgi arasında salınırken, her şeyi mükemmel yaptık, sonuç ortada denirse, bir sonraki adım sıkıntı olabilir.

Üç; sağa ve İslamcılığa karşı mücadelede dilinizi sağa kaydırır ve bir karşı hegemonya kurmaya yönelmezseniz, AKP’yi gerilettiğinize sevinirken YRP’nin yükselişi ile karşılaşırsınız.

Dört; sosyalist partiler geniş kitlelerin yoksulluk kaynaklı tepkilerinin patladığı koşullarda birkaç küçük belediye kazanmayı bir başarı olarak göremezler. Bu seçim sürecinde yaptıklarını ve yapamadıklarını, neden bir arada durarak kitlelerin dikkatini çekemediklerini mutlaka masaya yatırıp tartışmalılar.

Beş; bu başarıda CHP’li belediyelerin sorun çözücü toplumcu belediyecilik örneklerinin etkisi de görülmeli ve sol, kazandığı belediyelerde, mutlaka sorun çözücü bir siyasal pratiğe yönelmelidir.

Altı; Sol Parti kazandığı iki belediye ile aldığı oyun çok ötesinde bir sorumluluk yüklendi. Fatsa’nın izinde ve 2024 koşullarında yaratılacak başarının genel olarak solun hanesine yazacağı çok şey olur. Tersini düşünmek bile istemem!

Dedim ya, asıl sınav şimdi başlıyor.