Bach Günleri başladı, hatta bitiyor. Bunda biraz da Avrupa’nın en eski Barok müzik topluluklarından Estonyalı topluluk Hortus Musicus’un 2 Ekim’de Bach Günleri’nin açılışını yapmasının payı var. Sonra aradan neredeyse iki ay geçti ve viyolonsel üstadı Jiri Barta rüzgârı bizi okşayıp geçti. Ben her zamanki gibi gecikmişim.

Neyse, aslında esas niyetim Bach Günleri’ni haber vermekten çok, organizatör Hakan Erdoğan’dan söz etmek. Ama programı da duyurayım. Yarın 20:00’de Mustonen Art Jazz Quartet var. Avrupa’nın en eski Barok Müzik topluluğu Hortus Musicus’un efsanevi kemancısı ve direktörü Andres Mustonen, bu sefer caz dörtlüsünü getirmiş. Perşembe saat 20:00’de ise Benjamin Alard’dan (org, klavsen) Goldberg Varyasyonları’nı dinleyebilirsiniz. Ancak Bach Günleri bu yıl Ankara’yı da kapsıyor. Barta gene kaçtı ama Benjamin Alard bu akşam 20:00’de Ankara Akün Sahnesi’nde. Mustonen Art Jazz Quartet ise Ankara Next Level AVM’de çarşamba akşamı sahneye çıkacak.

Hakan’la, hatırlaması ikimiz için de hayırlı olmayacak kadar eskiden tanışırım. Bir film festivali münasebetiyle Ankara’daydım. O da ilgileniyormuş, otelde buluştuk konuştuk. Böylece, esas ilgi alanının klasik müzik olduğu da anlaşıldı. Filiz Ali’ye göre, Ankara Uluslararası Müzik Festivali projesi de ilk onun aklına gelmiş. Biz tanıştığımızda Hakan İstanbul’a gelmeyi düşünüyordu. Hayret verici mekânlardaki konserlerle şehrimiz halkını şaşırtmaya başlayınca haliyle şaşırmadım. İdil Biret Yedikule Zındanları’nda’nın (1996) hemen ardından Taşocağında Rapsody in Blue geldi. Gene 1997’de klasik ve rock’ı birleştirdi. Ertesi yılki Müzik Treni Gar Konseri’ni hâlâ hatırlarım. 2002-2003’te Gar bu sefer caza kucak açtı: Gar’da Cumhuriyet Bayramı ve Caz.
Sonraki ‘icat’ları ise gerçekten ilgi çekicidir. Klasik konserleri sürdürse de (Fazıl Say ve Mercan Dede, Ich liebe Amadeus), 2007’de Jazz in Kalamış’la başladı. Çimenlere yayıldığımız, deniz kıyısı, çok güzel bir festivaldi. 2003-2009 arasındaki Kahvaltıda Caz ise, aralarında en sevdiğim festivaldir. Gene çimenler, az aşağıda deniz, hemencecik üstümüzde MSM Atlı Köşk. Her hafta iyi kötü ismi duyulmuş biri de DJ olurdu. İkinci hafta mı ne, beni çağırınca zangır zangır titremiştim. Bir arkadaşın yerinde prova yapsam da tek başıma çıkmaya cesaret edemedim. Mete Çorumluoğlu (DJ Stylist) bana kıyamadı, erkenden yardıma geldiydi.

Bach Günleri 1998’de başladı. Balık-Ekmek Caz 2008’de başlayıp üç yıl sürdü. Tekneyle denize açılıyorduk, keyifliydi. Ama Ramazan’da Caz cesaret gerektiren bir projeydi, hem de bizi Ahmad Jamal’e kavuşturdu. Jamal’i bir daha İstanbul’dan ayırmak zor oldu. Keşke bu proje için devamlı, güzel bir mekân razı edilebilseymiş. Çünkü Hakan’ın mekân sahipleriyle anlaşması da ayrıca yorucu oluyordu. 2011’de Armada Otel’de düzenlediği NeoGazino tekrarlanamadı diye üzülürüm. Bir türlü denk düşüremediğim Bilal Karaman’ı ilk orada ‘live’ dinlemiştim. Münip Utandı’yı da ilk kez orada dinleyip çok memnun kalmıştım.

Umarız Hakan Erdoğan’ın fikirleri ve projeleri hiç bitmez. Biz de her seferinde “Daha neler!”, “Yok artık!” demeyi sürdürürüz.