Google Play Store
App Store

Geçen hafta bu köşede ekonomi yönetiminin enflasyon ile mücadele etmediğini, sadece raporlamakla yetindiğinden bahsetmiştik. TÜİK tarafından açıklanan Ekim ayı verileri bu tespiti bir kez daha teyit etmiş oldu. TÜİK’e göre Ekim ayında aylık enflasyon yüzde 3,54 olarak gerçekleşirken yıllık enflasyon ise yüzde 85’i aşmış durumda. Dolayısıyla enflasyonda bir hız kesme, yavaşlama gibi bir durum söz konusu değil. Mücadele etmediğiniz bir gösterge de alıp başını gidebilir. Bizde olan durum da budur.

Sadece manşet verilerine baktığımızda bile bizi kaygılandıran tüketici enflasyonunun detayına, alt kalemlerine baktığımızda vatandaşın enflasyon karşısında yaşadığı mağduriyetin boyutunun çok daha derin olduğunu görebiliyoruz. Düşük gelirli grupların harcamalarında daha yüksek bir pay tutan gruplara bakınca yaşanan enflasyonun manşet veriden daha fazla olduğu görülüyor. Mesela, gıda enflasyonu yüzde 99! Bu veri sanki üç haneli olmasın diye dikkat edilmiş gibi duruyor. Gıdadaki fiyat artışına biraz daha detaylı bakınca enflasyonun vatandaşa yansımasının daha yüksek olduğu görülüyor. Ekmek fiyatları son bir yılda yüzde 107, süt ürünleri, yumurta vs yüzde 111, yemeklik yağlar yüzde 99 artmış. Bu veriler ortada iken vatandaşın “manşet verinin” gerçek durumu yansıtmadığına ilişkin algısının da ne kadar haklı olduğunu anlıyoruz.

***

Elektrik, doğalgaz gibi kalemlerdeki artış yıllık olarak yüzde 117 olmuş. Bunu şimdilik pek hissetmiyor olabiliriz çünkü özellikle doğalgaz tüketiminin düşük olduğu aylardan geçtik. Ama şimdi havaların soğuması ve bunların tüketim miktarlarının artmasıyla birlikte kabaracak olan faturalar ile karşı karşıya kalmaya başladığımızda, gelirimizin önemli bir kısmını buralara ödemek durumunda kalınca, tükettiğimiz diğer ürünlere harcayabileceğimiz paramız azalınca, enflasyonun etkisini çok daha belirgin bir biçimde hissetmeye başlayacağız.

TÜİK verilerinde kira artış oranının yıllık yüzde 41 ile sınırlı kalması da dikkatimizi çeken bir veri. Her ne kadar iktidar kira artış oranlarına yasal bir sınır getirmiş olsa da, fiili kira artışlarında bunun dikkate alınmadığını ve kiralara çok daha yüksek oranlarda zamlar yapıldığını biliyoruz.

Dün açıklanan üretici fiyat enflasyonu verileri gelecek dönemde enflasyonun yüksek seyretmeye devam edeceğinin bir göstergesidir. Ekim ayında aylık yüzde 7,83, yıllık yüzde 157,7 olarak gerçekleşen ÜFE zaman içerisinde TÜFE’ye de yansıyacaktır. Elbette TÜFE’nin tek belirleyicisi ÜFE değildir. Hizmet ve tarımsal ürünler üretim maliyetlerini de bakmak lazım. Onlar da maalesef TÜFE’nin üzerinde seyrettiği için, nereden ve nasıl bakarsak bakalım enflasyon artmaya devam edecek.

Tabi, kasım ve aralık ayı verileri açıklandığında gelecek olan veriler yıllık enflasyonun baz etkisi nedeniyle bir miktar gerileyeceğini gösterecek olsa da, bu durum vatandaşın ödemek zorunda olacağı fiyatların düşeceği anlamına gelmeyecektir. Eğer Kasım ve Aralık’ta, ekim ayı verisine paralel aylık veriler ile karşılaşırsak, yıllık enflasyon yüzde 70 seviyesinde yılı tamamlayacaktır. Bu oran bile geçen hafta Merkez Bankasının açıkladığı yılsonu enflasyon tahmininin 5 puan üzerinde bir veriye ulaşacağımıza işaret etmektedir.

***

Peki, bizim bu yüksek enflasyona maruz kalmamıza yol açan ekonomi politikası diğer alanlarda sevinebileceğimiz sonuçlar ortaya çıkarıyor mu? Bunun yanıtı da maalesef, hayır. İktidarın sürekli atıfta bulunduğu büyümenin yavaşladığının, hatta durgunluğa doğru gittiğimizin emareleri gün gibi önümüzde duruyor. İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından açıklanan “satın alma yöneticileri anketi endeksi(PMI)” verisi ekonomik büyümedeki yavaşlamanın bir göstergesi. Hemen hemen tüm sektörlerde yüzde 50’nin altında olan PMI yılın geri kalan kısmında büyümenin yerlerde sürüneceğini gösteriyor.

Tabi, sadece PMI göstergesinde değil, diğer göstergelerde de benzer bir durumun olduğunu görüyoruz. Geçen hafta Merkez Bakası tarafından yayımlanan enflasyon raporunda yer alan “İktisada yönelim anketi (İYA)” verilerinde de hemen tüm sektörlerin ihracat artış oranlarına ilişkin beklentilerinin ihracatta hızlı bir daralmaya işaret ettiğini görüyoruz.

***

Çarşamba günü ABD merkez bankası FED tarafından yapılan 75 baz puanlık faiz artışını ve dün İngiltere’de yapılan 75 baz puanlık artışını da dikkate aldığımızda, ihracat performansımızın tahmin edilenden çok daha hızla kötüleşeceği açıktır. Hatırlatmak isterim ki ABD ve İngiltere bizim ihracatımızda önemli paylara sahipler.

Dolayısıyla, büyüme, ihracat gibi alanlarda beklenen olumlu sonuçların ortaya çıkmayacağı bir dönemde yüksek enflasyona yol açan politikalarda ısrar etmenin anlamı yok. Çünkü “kararlı bir şekilde” uygulanan politikalar, ülkeyi durgunluk döneminde yüksek enflasyona doğru sürüklüyor.

Sahi, uyguladıkları ekonomi politikasıyla neyi başardılar?