Dün Merkez Bankası faiz kararı günü olmasına rağmen karara ilişkin pek bir ilginin olmadığı görülüyordu. Daha önceki dönemlerde MB’nin faizleri nasıl değiştireceği uzun analizlere tabi tutulurken, dünkü karar öncesinde böyle bir durum söz konusu değildi. “Piyasa beklentisi” faizlerde bir değişiklik yapılmayacağı yönündeydi. Zaten öyle de oldu. Politika faiz oranı yüzde 45 seviyesinde tutuldu.

Beklentinin değişiklik yapılmayacağı yönünde olması, faizlerin artırılması gerektiğini söyleyenlerin olmadığı anlamına gelmiyor.  Varlar. Hem de sayıları oldukça fazla. Ancak, anlaşılan o ki “piyasacı ekonomistler” de bir seçim arifesinde iktidarın faizleri daha fazla artırmayacağını kabullenmiş görünüyorlar ve beklentilerini buna göre oluşturuyorlar. Şunu söyleyebiliriz: önümüzdeki ayda da faizlerde bir değişiklik olmayacak çünkü faiz kararına ilişkin toplantı tam seçimler öncesine denk gelecek.

Peki ya mart ayından sonra? Buna yönelik işaretleri faiz kararına ilişkin yayımlanan metinde görebiliyoruz: talepteki dengelenme tüketim harcamalarında öngörülene kıyasla yavaş seyretmektedir. MB, bununla da yetinmeyip, “Enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır” diyor. Enflasyonun yaz başına kadar yükselmeye devam edeceği tahmini ile birlikte değerlendirdiğimizde, seçimlerden sonra politika faizinin ne olacağını tahmin edebiliriz. Talebi biraz daha kısmak için faizleri artırmak istiyorlar ancak seçim öncesinde bunu yapmaya cesaret edemiyorlar, 31 Mart sonrasını bekliyorlar. Demem o ki MB hâlâ enflasyona talebin yol açtığını düşünüyor. Bunun da vatandaşın paraya erişebilmesinden kaynaklandığını; ne yapıp ne edip bu paraya erişme olanağının ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyorlar. Bunu da bir taraftan ücretleri baskılayarak, diğer taraftan faizleri artırarak yapmaya çalışıyorlar. Ama gelin son zamanlarda yaşanan fiyat artışlarında enflasyonun rolü ne kadar ona bir bakalım. Mesela, akaryakıt fiyatları yılbaşından buyana yaklaşık yüzde 20 arttı. Bu artışta akaryakıt talebinin bir rolü var mı? Yok. Bu artışın diğer mal ve hizmetlere yansıması olacak mı? Evet olacak. Bu enflasyon rakamına yansıyacak mı? Yansıyacak. Peki, bu artmakta olan enflasyonu düşürmek için ne yapacaklar? “Yurtiçi talebi dengelemek” için seçimlerden sonra faizlerde artışa bir süre daha devam edecekler. Yanlış anlaşılmasın, enflasyona sadece maliyet artışlarının yol açtığını söylemiyorum. Başka faktörlerin de rolü var.

Sadece bu da değil. “Bütçe dengesi” diyerek vergi oranlarında da artışa gidecekler. Maktu vergilerden, belirli mal ve hizmetlerden alınan ÖTV ve KDV’ye kadar pek çok vergi artışı göreceğiz. Bu enflasyonu artıracak mı? Evet, artıracak çünkü TÜFE, vergiler dâhil fiyatlar derlenerek hesaplanıyor.

Bir taraftan aldıkları kararlar enflasyonu artırırken, diğer taraftan bu artan enflasyonu düşürmek için vatandaşı daha fazla yoksullaştıracaklar.  Demem o ki; iktidarın enflasyonu düşürmek için tercih ettiği yolun vatandaşa daha ağır bir fatura çıkarmaktan başka bir sonucunun olmayacağıdır.

KURLAR ARTAR MI?

Bugünlerde en çok merak edilen konuların başında seçimlerden sonra kurların nasıl hareket edeceği geliyor. Genel kanıya baktığımızda kurların baskılanmakta olduğu, seçimlerden sonra bu baskının kalkacağı ve kurlarda yukarı yönlü bir hareketin olacağı yönündedir. Muhtemelen de öyle olacak. Çünkü öyle bekledikleri gibi yurtdışından bir döviz girişi olmuyor. Mesela geçen hafta menkul kıymetlere gelen net döviz miktarı 38 milyon doların altında. Faizlerin artırılmaya başladığı Haziran ayından beri gelen toplam net miktar ise bir aylık dış ticaret açığını karşılamaya ancak yeter.

Kurlar artar mı artmaz mı siz tahminde bulunun. Şimdiye kadar kurları doğru öngören iktisatçıya pek rastlanmamıştır. İktisat eğitimi almamış insanların tahminlerinin gerçekleşme olasılığı bu eğitimi almış olanlardan daha yüksektir diye düşünüyorum.